Ölümü ve âhireti hatırlayıp ibret almak, mezarlıkta medfûn (gömülü) olanlara duâ etmek ve Kur’ân-ı kerîm okumak ve velî olan ölülerin rûhlarından istifâde etmek maksadıyla bir kabre veya mezarlığa gitmek.
Kabir ziyâretini önce yasaklamıştım. Şimdi ziyâret ediniz! Böylece dünyâya gönül vermekten kurtulur, âhireti hâtırlarsınız. (Hadîs-i şerîf-İbn-i Mâce)
Kabrimi ziyâret eden, beni diri iken ziyâret etmiş gibi olur. (Hadîs-i şerîf-Taberânî)
Bir kimse mü’min kardeşinin kabrini ziyâret eder ve kabir yanında oturup selâm verirse, meyyit onu tanır ve selâmına cevab verir. (Hadîs-i şerîf-Şevâhid-ül-Hak)
Kabrimi ziyâret edene şefâatim vâcib oldu. (Hadîs-i şerîf-Şifâ-üs-Sekâm) Ölümü hatırlamak ve ölüden ibret almak için kabir ziyâret etmek ve sâlihlerin, velîlerin kalblerinden bereketlenmek müstehâbdır. (İmâm-ı Gazâlî)
Meyyitin çürüdüğünü, yanaklarının, dudaklarının döküldüğünü, ağzından pis suların aktığını, karnının şişip patladığını, içine kurtların böceklerin dolduğunu düşünerek, ibret almak için, kabir ziyâreti yapılır. (İmâm-ı Gazâlî)
Kabir ziyâretinin çok faydası vardır. Bir velînin kabrini ziyârete giden kimse, yolda hep onu düşünür, ona teveccühü (kalben yönelmesi) her adımda artar, mezarı başına gelip toprağını görünce, hep onunla meşgul olur. Teveccühü arttıkça, ondan istifâdesi artar. Evet, ruhlar için bir mâni, perde yoktur. Onlar hatırlandığı her yerde Allahü teâlânın izniyle hazır olurlar. Fakat dünyâda iken, yıllarca berâber bulunduğu beden o topraktadır. Onun için, rûhun o toprağa uğraması, nazarı ve bağlılığı, başka yerlere olandan daha çoktur. (Alâüddevle
Semnânî)