Hıristiyanlığın alâmeti, işâreti sayılan şekil ve bu şekilde yapılmış put, haç. (Bkz. Haç) İSTİÂZE: Sığınmak, Kur’ân-ı kerîmi başından veya herhangi bir yerinden okumaya başlarken, şeytanın vesvesesinden (insanın kalbine attığı şüphe ve tereddütten) Allahü teâlâya sığınırım mânâsına olan ve daha çok “E’ûzü billâhimineşşeytânirracîm” şeklinde okunan söz.
Buna E’ûzü de denir. İstiâze, kısaca Esteîzü billâh diye de söylenebilir. (Bkz. Eûzü)
Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki: Kur’ân-ı kerîm okumak istediğinde, koğulmuş şeytanın vesvesesinden Allahü teâlâya istiâze et (yâni E’ûzü billâhimineşşeytânirracîm de)! (Nahl sûresi: 37)
Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kırâetten önce E’ûzü billâhimineşşeytânirracîm diye istiâze eylerdi. (Nafî bin Cübeyr) İstiâzenin, E’ûzü billâhimineşşeytânirracîm şeklinde okunması, Kitab (Kur’ân-ı kerîm) ve
Sünnete uygunluğu sebebiyle tercih edilmiş, onda müslümanların sözbirliği meydana gelmiştir. (Fahreddîn Râzî, Ebû Şâme)
Diğer istiâze şekilleri arasında E’ûzü billâhissemîil alîmimineşşeytânirracîm’in bir husûsiyeti vardır. Hadîs-i şerîfte buyruldu ki: “Kim sabahleyin üç defâ E’ûzü billâhissemîil alîmimineşşeytânirracîm dedikten sonra Haşr sûresinin sonundaki üç âyeti okursa, Allahü teâlâ onun için akşama kadar istiğfâr edecek yetmiş bin melek tevkîl eder (vazîfelendirir).
O kimse, o gün ölürse, şehîd olarak ölür. Akşama çıktığı zaman okursa, yine böyledir.
(Feth-ur-Rabbânî, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)