İstediğini yapan.
Allahü teâlâ fâil-i muhtârdır. Hiçbir işi yapmaya mecbûr değildir. Yaptıkları şey için de kimse O’na bunu niçin yaptın diyemez. Eski Yunan felsefecileri, akılları ermediğinden,
Allahü teâlânın fâil-i muhtâr olduğunu inkâr ettiler. (Muhammed Ma’sûm)
Ey müslüman! İyi bil ki gördüğün, işittiğin her şey, meydana gelen bütün şeyler madde ve cisim, bunların özellikleri, akıllar, fikirler, düşünceler, gökler, yıldızlar, elementler ve bileşik cisimler yok idi. Hepsi fâil-i muhtâr olan Allahü teâlânın istemesi ve yaratması ile var oldu.
(İmâm-ı Rabbânî)
Beled ve Şems sûresinin sekizinci âyetleri Allahü teâlânın insanlara maddî ve mânevî kuvvet verdiğini iyi ve fenâ yolları ayırdığını ve yaptığı işin mes’ûliyetinin (sorumluluğunun) insana âit olacağını açıkça anlatmaktadır. Görülüyor ki, insan bir yönden fâil-i muhtârdır. Bu sebeble her işinden dünyâda ve âhirette mes’ûldür. (Muhammed Ma’sûm)