1. Allahü teâlâ. Ölüm hastalığında Resûl-i ekrem, dünyâda kalmakla, âhirete kavuşmak husûslarında serbest bırakıldığı vakit; “Allah’ım, senden Refîk-i a’lâ’yı isterim” buyurmuştur. (Sahîh-i
Buhârî, Sahîh-i Müslim)
2. Peygamberlerin, evliyânın, şehidlerin ve sâlih (iyi) kimselerin rûhlarının bulunduğu yer.
Rûhun, bedendeki hâlinden başka hâlleri vardır. Mü’min öldükten sonra, rûhu, Refîk-i a’lâda bulunur. Bedene ilgisi de vardır. Bir kimse, mezârdaki bedene selâm verse, Refîk-i a’lâda bulunan rûhu bu kimseye selâm verir. (Dâvûd bin Süleymân Bağdâdî) İmâm-ı Rabbânî hazretleri, dilediklerine kavuşup, Allahü teâlânın ihsân ettiği derecelere varıp, cenâb-ı Hakk’ın takdîri yerini bulunca, Azrâil aleyhisselâmın dâvetini kabûl edip, hicrî bin otuz dört senesi, Safer ayının yirmi dokuzuncu Salı günü Refîk-i a’lâ’ya kavuştu. Sihrind
(Serhend) kabristanına defn edildi. (Bedreddîn Serhendî)
Allah’tan korkan takvâ sâhipleri için, başkalarının ortak olmıyacağı üstün makamlar vardır. Onlar, Refîk-i a’lâ’da yer alırlar. Çünkü onlar âlimlerdir. Âlimler ise, Peygamberlerin vârisleri olmaları bakımından peygamberlerle berâberdir. Refîk-i a’lâ’da bulunmak, peygamberler ve onlara katılanlara mahsûstur. (İmâm-ı Gazâlî)