Evliyânın büyüklerinden Seyyid Ahmed Rıfâî hazretlerinin tasavvuftaki yolu.
Zikr-i Cehrî (Allahü teâlânın ism-i şerîfini sesli olarak söylemek) hazret-i Ali’den, on iki imâm vâsıtasıyla gelmiştir. Bunların sekizincisi olan İmâm-ı Ali Rızâ’dan Ma’rûf-i Kerhî almış ve Cüneyd-i Bağdâdî’nin çeşitli halîfelerinin (talebelerinin) silsilelerinde bulunan meşhûr mürşîdlerin (büyük evliyâların) adı verilerek kollara ayrılmıştır. Böylece Ebû Bekr-i Şiblî yolundan Kâdiriyye, Şâziliyye, Sa’diyye ve Rıfâiyye tarîkati meydana gelmiştir.
(Abdülhak-ı Dehlevî)
Rıfâiyye yolunun kurucusu olan Seyyid Ahmed Rıfâî hac dönüşü Medîne-i münevverede
Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem türbesini ziyâreti esnâsında;”Uzaktık, toprağını öpmek için efendim. Kendim gelemez, vekil olarak rûhumu gönderirdim. Şimdi seni ziyâret nîmeti oldu nasîb. Ver mübârek elini dudağım öpsün Habîb” mânâsına gelen bir şiiri okuyunca, Peygamber efendimizin kabrinden mübârek elleri göründü. Seyyid Ahmed
Rıfâî de saygıyla elini öptü. Orada bulunanlar hâdiseyi görüp hayretle seyrettiler. Bu kerâmet pek meşhûr olup, dilden dile günümüze kadar gelmiştir. (Yûsuf Nebhânî)
Seyyid Ahmed Rıfâî hazretleri, Rıfâiyye yolunun esaslarıyla ilgili olarak buyruldu ki: “Yolumuz üç şey üzerine binâ edilmiştir. Bunlar; istememek, geri çevirmemek ve yığmamak
(elde malı biriktirmemek)tır.” (Hüseyin Vassâf)
Seyyid Ahmed Rıfâî hazretlerinin kurduğu Rıfâiyye yolu da zamanla diğer tarîkatler gibi bozuldu. Dünyâya düşkün olanlar, dîni, dünyâlık elde etmek için âlet edenler, Rıfâiyye yolunda olduklarını söyleyerek şeyh, tarîkatçı gibi adlar altında ortaya çıktılar. Ağızlarına ateş koymak, ağızlarından alevler çıkarmak, bir yanağına bıçak, şiş sokup öteki yanağından çıkarmak, sokak ortasında yatarak üzerinden kamyon geçirtmek gibi işler yaparak kerâmet sâhibi olduğunu iddiâ edenler görüldü. Yaklaşık son yüz seneden beri Rıfâiyye tarîkatı adı altında birçok şeyler uyduruldu. Seyyid Ahmed Rıfâî’nin yolu olan hakîkî Rıfâîlik unutuldu. Şeyh ve tarîkatçı adı altında ortaya çıkan kimseler İslâmiyet’in emirlerine uymayan, dînimizin yasak ettiği şeyleri zikir ve ibâdet adı altında işleyip, birçok bid’atler (sapıklıklar) çıkardılar.
Bunların İslâmiyet’le ve hakîkî Rıfâiyye yoluyla ilgileri yoktur. (İslâm Âlimleri Ansiklopedisi)