Evliyânın büyüklerinden Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretlerinin tasavvuftaki yolu.
Mevleviyye yolunun büyüğü Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, ney ve başka hiçbir çalgı çalmadı. Mûsikî dinlemedi ve raks yâni dans etmedi. Mevlânâ Câmî; Mesnevî’nin birinci beytinde bahs edilen ney’in, İslâm dîninde yetişen kâmil (olgun) yüksek insan olduğunu bildirmiştir. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’den sonra Mevlevî şeyhlikleri câhillerin eline düştüğünden, ney’i çalgı sanarak; ney, dümbelek gibi şeyler çalmağa, dans etmeğe başlamışlar, ibâdete haram karıştırmışlardır. İslâmiyet’in ve Celâleddîn-i Rûmî’nin beğenmediği bu oyun âletleri, o tasavvuf üstâdının türbesine konunca, türbeyi ziyâret edenlerden bir kısmı bunları onun kullandığını zannederek aldanmaktadır. Osmanlılar zamânında gelişen ve yayılan, çok büyük hizmetlere vesîle olan Mevlevîlik, câhil ve ehliyetsiz kimselerin eline düştü. İbâdete haramlar karıştırıldı. Sultan İkinci Mustafa Han’ın hocası olan Vânî Muhammed Efendi, Mevlevîlerin simâlarını (âletsiz, çalgısız olan ses) ve
Halvetîlerin rakslarını (dans) yasak ettirdi. (M. Sıddîk Gümüş)
Mevleviyye şeyhleri de âlim ve sâlih kimseler idi. Bunlardan Osman Efendi, Tezkiye-i
Ehl-i Beyt kitabında râfizîlerin iftirâlarına vesikalarla cevab vererek İslâmiyet’e büyük hizmet etmiştir. (Abdülhakîm Arvâsî)