Tefsîr, hadîs, fıkıh gibi nakil yoluyla elde edilen ve değişmeyen dînî ilimler.
Naklî ilimler, aklın, insan dimâğı gücünün dışında ve üstündedir. Bunlar hiçbir zaman kimse tarafından değiştirilemez. Dinde reform olmaz sözünün mânâsı budur. Naklî ilimler, edille-i şer’iyye (dört ana kaynak) denilen, Kitâb (Kur’ân-ı kerîm), sünnet, icmâ
(müctehidlerin yâni Kur’ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîflerden hüküm çıkarabilen âlimlerin bir hükümdeki sözbirliği) ve kıyâstan (müctehidlerin kitâb ve sünnet gibi kaynaklara dayanarak çıkardığı hükümlerden) çıkarılmıştır. Din bilgileri nakl ile öğrenilir. Din bilgilerini önce gelen âlimler sonra gelenlere bildirmişlerdir. (Abdülhakîm Arvâsî)
Naklî ilimler, fen ilimleri ile anlaşılmaz. Fen adamları, cisimleri ve cisimlerdeki olayları araştırır, inceler. Bunlar üzerinde deneyler yapar. Madde ve olayları anlar ve anladıklarını bildirir. Gördüklerinden, hissettiklerinden dışarıya çıkamazlar. Bundan dışarıya çıkan, vazîfesinin dışına çıkmış olur. His olunamayan, incelenemeyen, deney yapılamayan konular, fen bilgisinin dışında kalır. Böyle konularda fen adamının sözü kıymetsiz ve ehemmiyetsiz olur. Bir fen adamı, “melek, cin yoktur” deyince, meleğin varlığı fen ile incelenemez, deney ile anlaşılamaz demek isterse, bu sözü fenne uyar. Fakat, deney ile isbât edilemediği için meleğin varlığına inanılmaz demek istiyorsa, hiç kıymeti olmaz. Çünkü bu sözü ile kendisi fennin dışına çıkmakta, fenne uymamaktadır. Rûh, melek, cin, Cennet, Cehennem gibi fen konusu dışındaki varlıkları madde ve olay sınırları içinde aramak ve deneyle anlamaya kalkışmak fen adamına yakışmaz. (Abdüllatîf Harpûtî)