1.Bir şeyin bir parçasını veya bütününü meydana getiren şey. İnanılacak şeyleri kalb ile tasdîk (kabûl) îmânın aslî (temel) rüknüdür. Kalb ile tasdîk olmazsa îmân olmaz. Tehdîd altında bulunanın dil ile îmânını söylememesi onun îmânına zarar vermez. Çünkü dil ile ikrâr (söyleme) îmânın aslî rüknü değildir. (Teftâzânî, Mâtürîdî)
2. Namazın içindeki farz.
Namazın beş rüknünden birincisi kıyâm (ayakta durmak)dır. İkincisi kırâet (Fâtiha ve namaz sûrelerini okumak)tir. Üçüncüsü, rükû (sûreden sonra, Allahü ekber diyerek eğilmek)dur. Dördüncüsü secde (alnı ve ayak parmaklarını yere koymak)dir. Beşincisi, ka’de-i âhire (son rek’atte, ettehiyyâtüyü okuyacak kadar oturmak)dir. Her kim bu beş rüknden birini terk ederse, namazı bozulur. Namazın dışındaki farzlardan olan iftitah tekbîrini (başlama tekbîrini) namazın içindeki farzlardan yâni rükünlerinden sayan âlimler de vardır. Buna göre namazın rükünleri altı olmaktadır. (İbn-i Âbidîn)
Birini vekil yapmanın rüknü; îcâb ve kabûldür yâni, taraflardan birinin “Seni vekil yaptım” diğerinin ise “Kabûl ettim” demesidir. (Mecelle)
3.Kâbe’nin dört köşesinden her birine verilen isim.
Kâbe’nin, Şam’a karşı olan köşesine Rükn-i Şâmî, Bağdâd’a karşı olana Rükn-i Irâkî,
Yemen tarafında olana Rükn-i Yemânî, dördüncü köşeye de Rükn-i Hacer-ül-esved adı verilir. (Eyyûb Sabri Paşa)