Kur’ân-ı kerîmin altmış birinci sûresi.
Saf sûresi Medîne’de nâzil oldu (indi). On dört âyet-i kerîmedir. Dördüncü âyet-i kerîmede mü’minlerin saf saf olup Allah yolunda savaştıkları anlatıldığı için Sûret-üs-Saf denilmiştir.
Sûrede; insanların yapamayacakları şeyler hakkında söz vermelerinin kötülüğü, düşman karşısında azimle cihâd edenlere karşı Allahü teâlânın muhabbeti, İslâmiyet’i kabûl etmeyenlerin kötülenmesi, Allahü teâlânın dînini koruyacağı, en hayırlı işin îmân ve Allah yolunda cihâd etmek olduğu, bildirilmektedir. (İbn-i Abbâs, Râzî, Taberî, Kurtubî)
Allahü teâlâ Saf sûresinde meâlen buyuruyor ki: Ey mü’minler! Allahü teâlânın (dînini yaymakta O’nun Resûlüne) yardımcı olunuz.
Nitekim Meryem oğlu Îsâ aleyhisselâm, havârîlere; “Allahü teâlânın dînini yaymakta kimler bana yardımcıdır?” demişti. Havârîler de; “Biziz, Allahü teâlânın dîninin yardımcıları” demişlerdi… (Âyet: 14)
Müşrikler istemese de, İslâm dînini diğer bütün dinlerden üstün kılmak için resûlü
Muhammed’e (aleyhisselâm sebebi hidâyet olan) Kur’ân ve İslâm dîni ile birlikte gönderen
Allahü teâlâdır. (Âyet: 9)
Kim Saf sûresini okursa, Îsâ aleyhisselâm ona duâ eder. Dünyâda kaldığı müddetçe onun için istigfâr (tövbe) eder, kıyâmet günü onun arkadaşı olur. (Hadîs-i şerîf-Envâr-üt-Tenzil ve Esrâr-üt-Te’vîl)