“Elhamdülillah” demek. “Hamd,
“Elhamdülillah” sözü ve benzerleri.
şükür
Allahü
teâlâya
mahsûstur”
mânâsına
Farz namazdan sonra otuz üç tesbîh (sübhânallah) otuz üç tahmîd, otuz üç tekbîr
(Allahü ekber) ve bir de tehlîl (Lâ ilâhe illallahü vahdehü lâ şerîke leh, lehül mülkü ve lehül-hamdü yuhyî ve yümît ve hüve alâ külli şey’in kadîr) söyleyiniz. (Hadîs-i şerîf-Mektûbât-ı Rabbânî, Sahîh-i Müslim)
Onlar ki, Allahü teâlânın celâlini (büyüklüğünü) zikr eder, O’nu tesbîh, tekbîr ve tahmîd eder. (Yâni sübhânallah, Elhamdülillah ve Allahü ekber derler). Bunların tesbîh ve tahmîdleri, Arş-ı a’zamın etrâfını dolaşır, arı vızıltısı gibi ses çıkararak sâhiblerini ararlar.
Allah katında dâimâ zikredilmeyi ve zikre vesîle olan şeyin kaybolmamasını sevmez misiniz? (Hadîs-i şerîf-İbn-i Mâce)
Namazların sonunda, tesbih, tahmîd ve tekbirleri okumak, sonra duâ etmek ve duâ ederken iki eli kaldırmak müstehâbdır. Peygamber efendimiz, farzı kılınca! “Allahümme entesselâm ve minkesselâm tebârekte yâ zel celâli velikrâm” diyecek kadar oturup, fazla oturmaz, hemen sünnet kılardı. Âyet-el-kürsî ile tesbîhâtı yâni tesbîh, tahmîd ve tekbîri, farz ile sünnet arasında okumazdı. Bunları, sünnetten sonra okumak, farzdan sonra okumak sevâbını hâsıl eder. (Şernblâlî, Tahtâvî)
Tesbîh, tahmîd, tekbîr, Kur’ân-ı kerîm, hadîs-i şerîf ve Allahü teâlânın emir ve yasaklarını, dînî hükümlerini bildiren fıkıh kitablarını okumak çok sevâbdır. (Abdullah-i Mûsulî)