İbadetlerde rükün, o ibadetin meydana gelmiş sayılabilmesi için bulunması zorunlu olan ana unsurlar demektir. Orucun rüknü, oruç süresince yeme içme ve cinsi ilişkiden uzak durma anlamına gelen “imsak”tir. Niyet de, aşağıda açıklanacağı üzere bazı mezheplerce rükün sayılmaktadır. Hangi durumlarda rüknün ihlal edilmiş olacağı konusu, ileride orucun şartları ve orucu bozan davranışlar bahsinde ayrıntılı şekilde incelenecektir.
İbadetin vücub sebebi, o ibadetin mükellef tarafından bizzat yerine getirilmesi yükümlülüğünün başladığını gösteren maddi göstergelerdir (alamet). Mesela vaktin girmesi namaz yükümlülüğünün, zenginlik zekat yükümlülüğünün sebebi sayılmıştır. Orucun vücub sebebi ise vakittir, yani ramazan ayının girmesidir. Buna göre, yükümlülük şartlarını taşıyan kimsenin ramazan ayına ulaşması oruç emrinin fiilen ona yönelmesi anlamına gelir. Vücub sebebi tabiriyle kastedilen budur. Nitekim “. ramazan ayına yetişen onu oruçlu geçirsin” (el-Bakara 2/185) ayeti de bu yükümlülük-sebep ilişkisini göstermektedir.
Namaz ibadetinde vakit, namazın hem vücub sebebi hem de sıhhat şartı olduğundan onun sebep yönü üzerinde ayrıca durulmamıştır. Ramazan ayı ise, orucun sadece vücub sebebi olduğundan ayrıca üzerinde durulmasına ihtiyaç vardır. Konuyu önemli hale getiren bir diğer sebep de ramazan ayının başlangıç ve bitişinin tesbitinin nasıl yapılacağı konusunun öteden beri tartışmalı oluşudur. Literatürde bu konu “rü’yet-i hilal” yani hilalin görülmesi meselesi olarak adlandırılır.