Sosyal Hayat



    G) Nevruz

    Farsça’da “yeni gün” anlamına gelen nevruz, yaygın olarak “baharın gelişini kutlamak üzere yapılan tabiat bayramı” olarak bilinmektedir. Kökeni tam olarak bilinmemekle birlikte kelime bu anlamıyla eski İranlılar arasında baharın gelişini kutlamak için yapılan özel tören ve bayramlara verilmiştir. Bu tören ve bayramlar İran güneş takviminin ilk ayı olan nisanın (Farvardin) ilk günü başlar ve on iki gün sürer.

    Nevruzun kökenine ilişkin olarak üç destan gösterilmektedir. Bunlardan biri Fars kültürüne ait olup nevruzun, Küssi Devleti Kralı Cemşid’in Babil’e girdiği günü anlatan hayali öykülere dayanır. İkinci destana göre -ki bu Kurmanç ve Zazalar’a mal edilmektedir Kawa adlı bir demirci ustasının zalim hükümdar Dahhak’e karşı dağlarda nevruz ateşi yakarak başlattığı ayaklanmadır. Üçüncüsi Ergenekon destanıdır.

    Bu bayram İran geleneğinde mitik İran Kralı Cemşid’le ilişkilendirilir. Firdevsi’nin Şehname’sine (m.s. 1000 yılları civarında tamamlandı) göre, bu bayram Cemşid’in cinler tarafından inşa edilen bir arabayla göklere doğru çıkışını kutlamak için icra edilmektedir. Taberi gibi İslam tarihçileri de bu mistik görüşü kabul ederler. Bununla birlikte bu bayramın kökenini kıştan bahara geçişi kutlayan geleneklere bağlamak daha doğru olacaktır. Klasik İran geleneğini yansıtan bu bayram Zerdüştilik’te Mart’ın 13’ünde kutlanan Hamaspathmaedeya bayramı ile birleştirilmiştir. Bu bayram ölen ruhlara adanmış bir bayramdır. Bu durumda İran’da nevruzun hem bahar bayramı ve hem de ölmüş olan ataları anma bayramı olarak kutlandığını söylemek mümkündür.

    Zerdüşt geleneğinde nevruz şafakla başlar. Zerdüşti gelenekte bu bayramın bir başka amacı da ateş ve onun ilahi koruyucusu Artavahişt’i (bir nevi melek) anmaktır. Baharın bu ilk günü, kışın yer altındaki varlıkları korumak üzere yer altına inen ve öğlen vakti ile şahıslaştırılan melek Rapithvan’a dualar edilir. Nevruzda bu melek yer altından yeniden yeryüzüne çıkar. Ahamenid kralları (m.ö. 559-330) nevruzu, merkezleri Persopolis’te kutlarlardı. Sasani döneminde nevruz törenleri yazın bitiş bayramı Mihrican ile de birleştirildi.

    İslami dönemlerde nevruz, Zerdüşti kimliğinden çıkarak varlığını İran’ın milli bayramı olarak devam ettirdi. Şii gelenekte yerleşik bulunan anlayışa göre Adem’in yaratılması, Tanrı’nın beşeriyetle ahid yapması; İbrahim’in putları kırması; Hz. Peygamber’in Hz. Ali’yi yanına alarak Mekke’deki putları kırması ve Hz. Ali’yi halife olarak tayin etmesi nevruz gününde gerçekleşmiştir.

    İslam öncesindeki nevruz törenlerinde baharın gelişini sembolize edecek şekilde özel kaplar içerisinde yeşil yapraklı bitkiler konur, bunlar “nevruz masası” denilen özel bir masa üzerine yerleştirilirdi. Yine aynı masaya kutsal metinler, bir ayna ve çeşitli meyveler konur, bunların başında dualar edilirdi. Akrabalar ziyaret edilir, ateşler yakılarak etrafında oyunlar oynanırdı. Aynı törenler Şii İran’da da sürmüştür. Bununla birlikte bu motiflere Kur’an’dan okunan ayetler veya ağıtlar da eklenmiştir.

    Batılı araştırmacıların tesbitlerine göre, nevruz bayramı ile ilgili gelenek ve törelerin muhtemel bir diğer kökü Ergenekon destanına dayanmaktadır. Olayın meydana geliş zamanı (21 Mart) ve her ikisinde de demirci ustasının ve ateş yakma olayının yer alması gibi Ergenekon destanında mevcut bazı hususların Kawa destanında da bulunması bu iki destanın aynı veya yakın kültürlerden kaynaklandığına karine sayılmaktadır. Orta Asya Türkleri’nin özellikle Uygur, Kazan, Ufa Türkleri’nin nevruz günü yapılan toplantılarda Ergenekon destanını okumaları, Azerbaycan gibi kimi Türk bölgelerinde nevruza Ergenekon bayramı da denilmesi bu sebeple olabilir.

    Nevruz gece ile gündüzün birbirine eşit olduğu 21 Mart günüdür. Nevruz Osmanlılar’da bahar bayramı ve yeni yılın başlangıcı olarak kullanılmıştır. Nevruz inanışa göre baharın ilk günü ve yılbaşıdır. Takvimler bu yüzden marttan başlar. Osmanlılar’da mali yılbaşı olarak nevruz alınmış ve bu durum 1980’lere kadar devam etmiştir.

    Şii, Alevi ve Bektaşi Türk topluluklarında olduğu kadar Sünni topluluklarda da nevruz geleneği yaygın olarak görülmektedir. Osmanlı Devleti’nde nevruz Sünni kesim tarafından da kutlanmıştır. Nevruziye denilen özel yiyecekler hazırlanır, akraba ziyaretleri yapılır ve hediyeleşilirdi. Türkler nevruzu, “nevruz-ı sultani”, “sultan nevruz” veya Orta Asya Türk topluluklarındaki kullanımıyla “sultan navrız” adıyla kutlamaktadırlar.

    Osmanlı şairleri, ramazan bayramı ve diğer bayramlarda olduğu gibi, devlet erkanından ödül (caize) alabilmek için onlara kasideler sunmuşlardır. Bu tür kaside ve gazellere “nevruziyye” denilmektedir.

    Nef‘i’nin “Nevruz” gazelinden bir beyit:

    Erişdi bahar oldu yine hemdem-i nevruz
    Şad etse n’ola dilleri cam-ı Cem’i nevruz.

    Pir Sultan Abdal’ın nevruziyyesinden bir dörtlük:

    Aşık olan canlar bugün gelirler Sultan nevruz günü birlik olurlar Hallak-ı cihandan ziya olurlar Himmeti erince nevruz sultanın.
    Bayramların halkın ruhu olduğunu, kök ve devamlılık bilincini diri tutuğunu bilen Sovyetler, dini inançlar kadar bu tür bayramları da yasaklamışlar, unutturmaya çalışmışlardır. Bugün Türkmenistan’da 1992 yılında beri nevruz milli bayram olarak kutlanmakta, ülkemizde de bu amaçla törenler düzenlemektedir.

    Bu törenleri yapma ve ona katılmanın dini hükmü törenin sebep, içerik ve amacına bağlıdır.