İslam dini ferdi ve sosyal hayatın her alanında maddi temizliğe azami titizliğin gösterilmesini istediği, belirli ibadetler için de buna ilave olarak hükmi temizliği şart koştuğu içindir ki, maddi ve hükmi temizlik ve onun karşıtı olarak maddi ve hükmi kirlilik fıkıh ve ilmihal kültürünün temel kavramları arasında yer almıştır. Fıkıh literatüründe “taharet” her iki tür temizliği de içine alan geniş bir kapsama sahipken maddi kirlilik genelde “necaset”, hükmi kirlilik de “hades” terimleriyle ifade edilir. Beden, elbise ve namaz kılınacak yerde bulunan, namaz ve benzeri ibadetlerin sıhhatine de engel olan hakiki yani maddi pisliklerden temizlenmeye “necasetten taharet”, abdestsizlik ve cünüplük gibi hükmi kirlilikten temizlenmeye de “hadesten taharet” denilir. Her iki tür temizlik de namaz ve benzeri ibadetlerin ön şartı konumundadır.
a) Necaset
Necaset, hakiki ve maddi pislik, kirlilik demek olup böyle maddeye “necis” tabir edilir. İslam’da bir şeyin temiz olması asıl olup necaset arızi bir vasıftır. Bu sebeple fıkıh kitaplarında dinen necis sayılan maddeler ve necis sayılma ölçüleri zikredilmekle yetinilir.
Ana hatlarıyla ifade etmek gerekirse, etinin yenmesi ister helal ister haram olsun, akıcı kanı olan kara hayvanlarından dini usule uygun biçimde boğazlanmadan ölen veya öldürülen ve bu hükümde olan hayvanların etleri necistir. Kan, domuz eti, sarhoş edici içkiler, insan idrarı, dışkısı ve ağız dolusu kusmuğu, etinin yenmesi helal olmayan hayvanların eti, idrarı ve dışkısı dinen necis (pis) olduğunda ittifak edilen maddelerdir. Fakihlerin çoğunluğu şarabı da maddeten necis saymışlardır.
Eti yenen hayvanların idrar ve dışkısını Maliki ve Hanbeliler necis saymazken Şafiiler necis sayar. Hanefiler’e göre tavuk, kaz gibi kümes hayvanlarının dışkıları “necaset-i galiza” (ağır pislik), sığır, koyun, geyik gibi dört ayaklı hayvanlarınki ise “necaset-i hafife” (hafif pislik) olarak nitelendirilir. Hanefiler’e göre at, eşek ve katırın idrar ve dışkısı ile havada pislemeleri sebebiyle sakınılması zor olduğu için, atmaca, kartal, güvercin gibi kuşların dışkıları, hafif pislik grubundadır. Domuz ve köpekte ihtilaf olmakla birlikte canlı hayvanların bedenleri necis olmayıp salya, idrar ve dışkıları etinin hükmüne tabi olarak ağır veya hafif necis sayılır. Hayvanların derisi tabaklanınca temiz olur. Hanefiler domuz derisini, Şafiiler domuz ve köpek derisini hariç tutarak meytenin (murdar hayvan) derisinin tabaklanınca temiz olacağı görüşündedir. Meytenin, içine kan nüfuz etmeyen boynuz, kemik, tüy, diş gibi katı cüzleri de Hanefiler’e göre temizdir. Hanefi ve Malikiler’e göre meni necis olsa da kurumuş ise ovalamakla temizlenmiş sayılır.
İslam dini temizliğe büyük önem vermiş olup bu aynı zamanda insanın sağlam yaratılışının da gereğidir. Vücut, elbise ve çevredeki necis maddelerin her bir zerresinin en iyi şekilde temizlenmesi arzu edilen bir şeydir. İdeal olan bu olmakla birlikte böyle bir temizlik her zaman için mümkün olmayabilir. Bu sebeple de İslam bilginleri Kur’an ve Sünnet’teki kolaylık ve kolaylaştırma ilkesinden hareketle ibadetler için gerekli maddi temizliğin alt sınırını belirlemede bazı ölçüler getirmeye çalışmışlardır. Bu aynı zamanda namaz temizliği için hoşgörü sınırını da belirlediği için ferdi-dini mükellefiyet açısından önem taşır. Hanefi fakihlerinin necis maddeleri ağır pislik-hafif pislik şeklinde ayırmaları da bu anlayışın ürünüdür.
Ağır necaset ile hafif necaset arasında kirlenmeye yol açma yönüyle bir fark yoktur, ikisi de kirlilik sebebidir. Bu ayırım daha çok namazın sıhhatine engel olup olmama yönüyledir. Ağır sayılan necis madde eğer katı ise yaklaşık 3.5 gramı (1 dirhem), sıvı ise el ayasını (avuç içi) kapsayacak miktarı ve fazlası vücut, elbise veya namaz kılınacak yerde bulununca namazın sıhhatine engel olur. Hafif necasetin ise bir uzvun veya onu örten elbisenin dörtte birinden az miktarına bulaşmış olması namazın sıhhatine engel olmaz. Temiz olmayan bir maddenin hoşgörü sınırını aşmayan miktarı ile namaz kılmak mekruh sayıldığından, namaza başlanmadan önce her türlü kir ve pis maddelerden temizlenmek gerekir.
Öte yandan, dinde güçlüğü giderip kolaylığı sağlama düşüncesiyle, kaçınılması zor olduğu için vücut ve elbiseye sıçrayan idrar serpintileri, sokaklarda yürürken sıçrayan çamur parçaları, sinek ve benzeri haşerattan bulaşan pislikler, necis maddelerin buhar ve tozu gibi nesneler aynı hoşgörü sınırı içinde bulunmuştur. Bununla birlikte bu tür ruhsatlardan sadece ihtiyaç halinde yararlanmalı, imkan olduğu ölçüde namazda ve namaz dışında vücut, elbise ve çevre temizliğinde azami ölçüde titizlik gösterilmelidir. Zaten namaz ruhun Allah’a yükselişini ve O’nun huzurunda duruşu simgelediğinden müslümanın en temiz ve güzel elbisesiyle namaza durması tavsiye edilmiştir. İmkanı olanların sadece namazlarda giymek üzere özel bir elbise edinmesinin yararından söz edenler, her ne kadar öncelikli olarak bu maddi temizliği gözetmiş olsalar da, gerek Peygamberimiz’in ve ashabının tarzlarına uymadığı gerekse ibadetin gündelik hayatın doğal bir parçası olduğu esprisini zedeleyeceği mülahazasıyla, özel namaz elbisesi edinmek hoş karşılanmamış, bunun yerine mümkün olduğu ölçüde her zaman temizliğe dikkat etmenin gerektiği vurgulanmıştır.
b) Hades
Hades fıkıh dilinde, abdestsizlik veya cünüplük sebebiyle insanda meydana geldiği var sayılan hükmi kirliliği veya bu kirliliğin sebebini ifade eder. Hades, büyük hades ve küçük hades şeklinde ikiye ayrılır. Gusülle giderilebilen cünüplük (cenabet), hayız ve nifas gibi hükmi kirlilikler büyük hades, abdestle giderilebilen hükmi kirlilik de küçük hadestir. Buna bağlı olarak gusül büyük hükmi temizlik, abdest de küçük hükmi temizlik adını almıştır. Buna göre cünüplük, hayız ve nifas halleri büyük hükmi kirlilik halini, abdesti bozan sebeplerin varlığı da küçük hükmi kirlilik halini doğurur. Bu kimselerin tabi olacağı dini mükellefiyet ve hükümler aşağıda ayrı ayrı anlatılacaktır.