A) Hedyin Mahiyeti
Hac ve umre menasikiyle ilgili olarak kesilen kurbanlara hedy denir. Hedy, Kabe’ye ve Harem bölgesine hediye olmak üzere kesilen kurban demektir. Kurban bayramı dolayısıyla kesilen kurbanlara ise udhiyye denir. Mükellefiyet yönünden bu ikisi birbirinden tamamen ayrı ise de, hedy kurbanı keyfiyet bakımından, aynen udhiyye gibidir.
Deve, sığır ve davar cinsinden olur. Deve ve sığır yedi kişi için, davar (koyun ve keçi) bir kişi içindir. Yaş ve ayıp bakımından udhiyye kurbanı olmayacak hayvanlardan hedy kurbanı da olmaz. Koyun ve keçi cinsinden olan kurbana dem, sığır ve deve cinsi kurbana ise bedene denir. Deve ve sığırın müşterek kesilmesi halinde, ortakların hepsinin niyetleri kurbet (yani Allah için kurban) olmak şartıyla, kurbanların vasıflarının aynı olması gerekmez. Ortaklaşa sığır veya deve kurban kesenlerden kimi şükür, kimi ceza, kimi adak, kimisi de tatavvu kurbanı veya udhiyye gibi değişik niyetlerde olabilir. Şafii ve Hanbeliler’e göre ise, ortaklardan her birinin niyetlerinin kurbet olması da gerekmez; ortaklar arasında et için katılanlar da bulunabilir.
B) Hedy Kurbanıyla Yükümlü Olanlar ve Hedyin Çeşitleri
İfrad haccı veya sadece umre yapanların, ceza kurbanı kesmeyi gerektiren bir durum olmadıkça hedy kurbanı kesmeleri gerekmez. Fakat isterlerse nafile olarak kesebilirler. Temettu‘ ve kıran haccı yapanların ise, temettu‘ veya kıran hedyi kesmeleri vaciptir. Hedy kurbanları, tatavvu (nafile) ve vacip olmak üzere iki kısımdır.
a) Tatavvu Hedy
Hac veya umre yaparken, yükümlülük bulunmadığı halde kesilen kurbanlardır. İfrad haccı veya sadece umre yapanların tatavvu hedyi kesmeleri müstehaptır.
b) Vacip Hedy
1. Temettu‘ ve kıran hedyi. Temettu‘ ve kıran haccı yapanların hedy kurbanı kesmeleri vaciptir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de “Kim hac günlerine kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen kurban kesmesi gerekir” (el-Bakara 2/196) buyurulmuştur. Ancak, Hanefiler’e göre bu kurban, bir seferde iki ayrı ibadetin yapılmasından dolayı “şükür kurbanı” (dem-i şükran) olarak; Şafiiler’e göre ise, temettu‘ haccında hac için ihrama mikatta girilmeyip Mekke’de girilmesinden dolayı; kıran haccında ise, iki ayrı ibadetin bir tek ihram ile yapılmasından doğan kusurun telafisi için “ceza kurbanı” (dem-i cübran) olarak kesilir
2. Ceza hedyi. Hac ve umrenin vaciplerinin terki, vaktinde yapılmaması ve ihram yasaklarının ihlalinden dolayı kesilmesi vacip olan kurbanlardır.
3. İhsar hedyi. Hac ve umre yapmak üzere ihrama girdikten sonra vakfe ve tavaf yapma imkanı ortadan kalktığından bu nüsükler tamamlanmadan ihramdan çıkabilmek için kesilen kurbanlardır.
4. Nezir (adak) hedyi. Harem bölgesinde kesilmek üzere nezredilen kurbanlardır. Vacip olmasının sebebi nezredilmesidir.
C) Hedy Kurbanının Kesileceği Yer ve Zaman
İster vacip, ister tatavvu olsun, bütün hedy kurbanları Harem bölgesi sınırları içinde kesilir. Aksi halde tatavvu olanlar hariç, Harem bölgesinde yeniden kesilmesi gerekir. Kurban bayramının ilk üç gününde (eyyam-ı nahr) kesilen hedy kurbanlarının Mina’da; bu günler dışında kesilenlerin ise Mekke’de kesilmesi efdaldir. Temettu‘ ve kıran hedyleri Hanefi, Maliki ve Hanbeliler’e göre bayramın ilk günü fecr-i sadıktan itibaren kesilir. Daha önce kesilmesi caiz olmaz; aksi halde iadesi gerekir.
Bunların eyyam-ı nahr denilen kurban kesme günlerinde (bayramın ilk günü fecr-i sadıktan, üçüncü günü güneş batıncaya kadarki süre içinde) kesilmesi Ebu Hanife’ye göre vacip; Ebu Yusuf ve İmam Muhammed’e göre sünnettir. Mazeretsiz olarak eyyam-ı nahrda kesilmezse, Ebu Hanife’ye göre daha sonra biri kaza, biri de ceza olarak iki kurban gerekir. Ebu Yusuf ve İmam Muhammed’e göre, eyyam-ı nahrdan sonra kesilmesi, mekruh ise de ceza gerekmez. Maliki ve Hanbeliler’e göre de, eyyam-ı nahrdan sonra kesilen temettu‘ ve kıran hedyleri kaza olarak kesilmiş olur fakat ceza gerekmez.
Şafii mezhebinde ise temettu‘ ve kıran hedylerinin, eyyam-ı nahrda kesilmesi sünnet ise de bunlar ceza hedyi sayıldığı için ihrama girdikten sonra olmak şartıyla (eyyam-ı nahrdan önce veya sonra) her zaman kesilebilir. Temettu‘ haccında, henüz hac için ihrama girmeden, umre ihramından çıktıktan sonra da kesilebilir.
Hanefi, Maliki ve Hanbeliler’e göre eyyam-ı nahr (kurban kesme günleri), bayramın 3. günü güneş batıncaya kadar olmak üzere üç gün; Şafiiler’e göre ise 4. gün güneş batıncaya kadar dört gündür. İster vacip, ister tatavvu olsun, kıran ve temettu‘ hedyleri dışındaki hedy kurbanlarının kesilmesi için belirli bir zaman yoktur. Bunlardan nafile olanların eyyam-ı nahrda; ceza kurbanlarının ise, cinayeti müteakip geciktirilmeden kesilmesi efdaldir.
D) Hedy Kurbanlarının Etleri
Tatavvu (nafile) olarak kesilen hedy kurbanları ile temettu‘ ve kıran haccı yapanların şükür kurbanı olarak kestikleri hedy kurbanlarının etlerini, zengin-fakir herkes yiyebilir. Bunların etlerinden sahiplerinin de yemeleri müstehaptır.
Ceza hedyi ile ihsar hedyinin etlerinden bunların sahipleri, bakmakla yükümlü oldukları kimseler ve zenginler yiyemezler. Bunların etlerini adak kurbanı gibi ancak yoksul kimseler yerler; fakat bunların Harem bölgesindeki yoksullar olması gerekmez.
E) Kurban Yerine Oruç
Temettu‘ veya kıran haccı yapanlardan, çeşitli sebeplerle temettu‘ ve kıran hedyi kesme imkanı bulamayanlar, üçü hac esnasında, yedisi de hacdan sonra olmak üzere toplam on gün oruç tutarlar. İlk üç günün, hac ayları içinde, ihrama girdikten sonra ve kurban bayramının ilk gününden önce tutulması gerekir. Temettu‘ haccında bu üç gün oruç, henüz hac için ihrama girmeden, umre ihramından sonra da tutulabilir. Ancak kurban bayramından önce tamamlanamadığı takdirde, kurban kesme imkanı olmasa bile oruç kurbana bedel olmaz. Hac esnasında üç gün oruç tutulduktan sonra, “eyyam-ı nahr” denilen kurban kesme günleri içinde ve henüz tıraş olmadan kurban kesme imkanı doğarsa, oruç kurban yerini almaz; kurban kesmek gerekir.
Fakat tıraş olduktan veya eyyam-ı nahrdan sonra bu imkan elde edilirse, ayrıca kurban kesmek gerekmez. Hacdan sonra tutulması gereken yedi gün orucun Mekke’den ayrılmadan tutulması da mümkün ise de döndükten sonra memlekette tutulması efdaldir. Gerek hac esnasında, bayramdan önceki üç gün; gerek hacdan sonra tutulması gereken yedi gün orucun, aralıklı olarak tutulması caiz fakat ara vermeden peş peşe tutulması efdaldir.