A) İbadetlerde Vekalet

    İbadetler yalnız bedenle, yalnız mal ile veya hem beden hem de mal ile yapılanlar olmak üzere üçe ayrılır. Hangi şekilde yapılırsa yapılsın, yapılan bir ibadetin sevabı başkasına bağışlanabilir. Kendisine sevap bağışlanan kişi de bundan yararlanır.



    Başkası adına, onun yerine ibadet yapılıp yapılamayacağı, şayet yapılabilirse, bununla o kişinin yükümlü olduğu farz ve vacip ibadetlerin sorumluluğunun düşüp düşmeyeceği hususuna gelince:

    a) Namaz, oruç, itikaf gibi sadece bedenle yapılan ibadetlerde vekalet mutlak olarak caiz değildir. Hiç kimse başkası adına, onun yerine oruç tutamaz, namaz kılamaz. Bu tür ibadetlerin vekaleten yapılması ile yükümlünün sorumluluğu kalkmaz.

    b) Zekat, kurban, sadaka gibi yalnız mal ile yapılan ibadetlerde vekalet, mutlak olarak caizdir. Bir kimse zekatını bizzat verebilecegi gibi, kendi adına vermek üzere başkasını vekil de edebilir.

    c) Hac gibi hem bedeni hem de mali ibadetlerde ise, yükümlünün bizzat edadan aczi halinde vekalet caizdir; aksi halde caiz değildir. Ölüm, yaşlılık, devamlı hastalık, kadınların birlikte yolculuk yapacak mahremlerinin bulunmayışı gibi sebeplerle bizzat haccedemeyecek kimselere vekaleten yapılan hac, onlar adına yapılmış olur. Bu durumdaki kimselerden, üzerlerine hac farz olmuş olanların, bedel göndererek vekaleten hac yaptırmaları gerekir. Vekaleten yapılan hac ile bunların hac borçları eda edilmiş sayılır.

    Üzerlerine hac farz olduğu halde, kendileri haccetmedikleri gibi, bedel de göndermeden vefat eden kimselerin ise, kendi yerlerine haccetmek üzere bedel gönderilmesini vasiyet etmeleri gerekir. Bıraktıkları mirasın üçte biri, bedel gönderilecek kişinin masrafını karşıladığı halde, mirasçılar bedel göndermezlerse, Allah katında sorumlu olurlar. Mirasın üçte biri bedelin masrafını karşılamazsa veya ölenin bu konuda vasiyeti yoksa, mirasçılar bedel göndermekle sorumlu olmazlar. Ancak, vasiyet olmasa veya mirasın üçte biri bedel göndermeye yetmese bile, mirasçılar masrafını kendileri karşılayarak onun adına hacceder veya ettirirlerse, yükümlünün hac borcu ödenmiş olur. Rivayet edildiğine göre Has‘am kabilesinden bir kadın Peygamberimiz’e gelerek, babasının binek üzerinde duramayacak kadar yaşlı olduğunu söylemiş ve kendisinin onun adına haccedip edemeyeceğini sormuş, Peygamberimiz de buna izin vermiştir (Buhari, “Hac”, 1; Müslim, “Hac”, 407).

    Şafiiler’e göre ise, üzerine hac farz olduğu halde, haccetmeden vefat eden kişinin, bu konuda vasiyeti olmasa ve mirasının üçte biri hac masrafını karşılamasa bile, mirasçılar mirasın tamamı ile, onun adına haccetmek veya ettirmekle yükümlüdür. Çünkü Hz. Peygamber haccı diğer kul borçlarına benzetmiş ve Allah hakkının ödenmeye daha layık olduğunu ifade etmiştir (Buhari, “Cezaü’ssayd”, 22). Kendisine hac farz olduğu yıl, hac için yola çıkan fakat haccedemeden vefat eden kişinin bedel gönderilmesini vasiyet etmesi gerekmez ise de üzerine hac farz olduğu yıl haccetmeyip, daha sonra hac yolculuğuna çıkan kişi haccetmeden vefat ederse, yerine bedel gönderilmesini vasiyet etmesi gerekir. Bu durumda bedel, Ebu Hanife’ye göre bu kişinin memleketinden, Ebu Yusuf ve İmam Muhammed’e göre ise, vefat ettiği yerden gönderilir.

    B) Farz Olan Hac İçin Vekalet Şartları

    Farz olan haccın bedel tarafından yapılan hacla eda edilmiş sayılabilmesi için:

    1. Adına haccedilecek kişi vefat etmiş veya yaşlılık, iyileşme ümidi olmayan hastalık, kadının birlikte yolculuk yapacağı mahreminin bulunmaması gibi sebeplerle, bizzat haccetmekten devamlı olarak aciz olmalıdır. Bizzat haccetmekten devamlı olarak aciz olduğu konusunda galip zan bulunan kişi, adına vekaleten haccedildikten sonra haccedebilecek hale gelse bile, vekilin yaptığı hacla borcu ödenmiş olur. Fakat acz hali geçici olan veya bizzat haccedebilecek durumda olan kişi adına vekaleten yaptırılan hac nafile olur; ayrıca kendisinin haccetmesi gerekir.

    2. Adına haccedilecek kişiye hac, önceden farz olmuş olmalıdır.

    Üzerine hac farz olmayan kişi adına vekaleten yapılan hac nafile olur. Bu kişiye daha sonra hac farz olursa, bizzat haccetmesi, hac etmekten aciz olması halinde ise, tekrar bedel göndermesi gerekir.

    3. Bedel gönderilecek kişi müslüman, akıllı, ergenlik çağına ulaşmış veya mümeyyiz olmalıdır. Henüz buluğa ermemiş mümeyyiz çocuk, bedel olarak başkası adına haccedebileceği gibi kadının da başkası adına vekaleten haccetmesi caizdir. Hanefiler’e göre bedel gönderilecek kişinin, daha önce haccetmiş olması efdal ise de şart değildir. Şafii ve Hanbeliler’e göre, vekilin daha önce haccetmiş olması gerekir.

    4. Vekil, ihrama girerken sadece gönderen adına niyet etmelidir. Vekil kendisi için de niyet eder veya birkaç kişiden vekalet alıp her biri için niyet ederse, kendi adına haccetmiş olur, aldığı paraları iade etmesi gerekir.

    5. Vekil için ücret şart koşulmamalıdır. Çünkü hac ibadettir. İbadetler ücretle değil ancak Allah’ın rızasını kazanmak için yapılır.

    Vekil hacla ilgili masrafları için kendisine verilen parayı israf etmeden ve aşırı kısmadan, normal şekilde harcar. Artan miktarı dönüşünde iade eder. Bunun geri alınmayıp hediye olarak vekile bırakılmasında bir sakınca yoktur.

    6. Bedel gönderilen kişinin hac masrafı, gönderen tarafından karşılanmalıdır.

    Başkası adına, kendi parasıyla hacceden kişi, kendisi için haccetmiş olur. Bu haccın sevabını başkasına bağışlayabilirse de bununla o kimsenin üzerindeki hac borcu ödenmiş olmaz. Şafiiler’e göre ödenmiş olur.

    7. Adına haccedilen kişi, kendisi için haccetmesini vekilden istemiş olmalıdır.

    İzin veya vasiyeti olmadan, bir kimse adına başkası tarafından yapılan hac ile, o kimse üzerindeki hac borcu düşmez. Şafiiler’e göre düşer.

    8. Vekil, haccı bizzat kendisi yapmalıdır.

    Hastalık, tutuklanma gibi bir mazeretle gönderenin bilgi ve izni dışında, vekil görevi başkasına devrederse, aldığı parayı iade etmesi gerekir. Ancak bu konuda yetkili kılınmışsa, yerine başkasını vekil edebilir.

    9. Vekil, gönderenin isteğine uymalı, onun istediği haccı yapmalıdır.

    İfrad haccı istenildiği halde, vekil temettu‘ haccı yaparsa, gönderen adına değil, kendi adına haccetmiş olur, aldığı parayı iade etmesi gerekir. İfrad haccı istenildiği halde, kıran haccı yaparsa, Ebu Hanife’ye göre hüküm yine aynıdır. Ebu Yusuf ve İmam Muhammed’e göre ise, istihsanen gönderen adına haccetmiş sayılır. Gönderen, ifrad, temettu‘ veya kıran haccından birini ismen belirtmeksizin, sadece “hac yapılmasını” istemişse, ifrad haccı istemiş olduğu kabul edilir. Ancak “dilediğini yap” gibi bir ifade ile seçimi vekile bırakmışsa, vekil dilediği haccı yapabilir.

    10. Adına haccedilmesini vasiyet eden kişi, sarfedilecek paranın miktarını ve vekilin nereden gönderileceğini belirlemişse, buna uymak gerekir. Şayet belirlememişse, vasiyet edilen para veya mirasın üçte biri yeterli ise, vekil adına haccedilecek kişinin memleketinden, yeterli değilse yettiği yerden gönderilir.

    11. Vekil, gönderen adına yapılacak menasiki tamamlamadıkça kendisi için umre yapmamalıdır.

    İster hac, ister umre için gönderilmiş olsun, vekil ancak gönderen adına yapılacak menasiki tamamladıktan sonra, kendisi için umre veya hac yapabilir. Aksi halde yolculuğu kendi adına yapmış sayılacağından aldığı parayı iade etmesi gerekir.

    12. Vekil, yürüyerek değil, vasıtaya binerek haccetmelidir. Vasıta ücretini kendisine alıkoymak için, yürüyerek haccederse, kendisi adına haccetmiş olur.

    Başkası adına yapılacak nafile hac için, vekilin müslüman, akıllı ve mümeyyiz olması, adına haccettiği kişi için ihrama girmesi ve haccı ücret karşılığı yapmaması şartları yeterlidir. Başkası adına hacceden vekil, haccı ifsat ederse aldığı parayı iade eder. İradi olarak işlediği cinayetler için ödenecek fidye ve ceza kurbanlarının bedellerini kendisi karşılayacağı gibi, gönderenin izniyle bile olsa, temettu‘ veya kıran haccı yaptığı takdirde, kıran ve temettu‘ hedylerini de kendi parasıyla keser. İhsar kurbanı ise, gönderenin parasından kesilir. Çünkü bunda vekilin kusuru ve dahli yoktur.

    in Hac ve Umre Tags: hacvekalet