D) Döviz ve Para Değişimi (Sarf)
Sözlükte “parayı bozdurmak, harcamak, çevirmek” gibi anlamlara gelen sarf, İslam hukukunda altın, gümüş veya diğer nakit paraların kendi cinsiyle veya diğer para cinsleriyle değişimini ifade eden bir terimdir. Sarf, hem günlük hayatta sıkça başvurulan hem de faiz amaçlı olarak kullanılma ihtimali bulunan bir ticari işlem türü olması sebebiyle fıkıh kitaplarında ayrıntılı olarak ele alınmış, konu etrafında zengin bir hukuk doktrini oluşmuştur.
İslam hukukunda akidlerde ve hukuki işlemlerde kural olarak şekil serbestliği ilkesi hakim olmakla birlikte, paranın parayla değişiminde yapılan işlemin faizden uzak olmasını temin maksadıyla iki bedelin de peşin ödenmesi, araya vadenin girmemesi şartı aranır. Vade faiziyle vade unsuruna dayalı riba (ribe’n-nesie) ile ilgili hadiste Hz. Peygamber’nin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “Altın ve gümüşten peşin olmayanı peşin karşılığında satmayınız” (Buhari, “Büyu‘”, 78; Müslim, “Müsakat”, 81, 83; Tirmizi, “Büyu‘”, 24). Bu yüzden altın ve gümüşün kendi cinsleriyle, karşılıklı olarak veya itibari para ile değişimi ve satımında, iki bedelin de taraflar akid meclisinden ayrılmadan ödenmiş olması gerekir; dolayısıyla, altın ve gümüşün vadeli satımı caiz olmaz. Çünkü iki bedelin de para olması halinde “ribe’nnesie” denilen, Kur’an ve hadiste ayrı ayrı yasaklanan faizli işlem gerçekleşmiş olur.
Altının altınla, gümüşün gümüşle ve aynı cins paranın kendi cinsiyle değişiminde peşin ödemenin yanı sıra miktarların da eşit olması şartı aranır. Hayber fethi sonrasında bir sahabi altın işlemeli bir gerdanlığı altın para (dinar) ile almak isteyince Hz. Peygamber gerdanlıktaki altının çıkarılmasını ve altının aynı miktar altın para ile değişimini, geri kalan kısmına da değer konarak satın alınmasını istemiştir (Müslim, “Müsakat”, 17). Döviz cinsleri dahil olmak üzere piyasadaki her para birimi de, kendi içinde bir cins oluşturur. Yabancı olsun milli olsun bütün paralar -para olmaları yönündenbir cins sayılır ve birbiri ile ancak peşin olarak mübadele edilirler. Bu konuda getirilen sınırlama, eşya-yı sitte veya alışveriş faizi adıyla meşhur hadiste örnek kabilinden zikredilerek altın ve gümüş gibi mübadele araçlarının veya buğday, arpa, hurma gibi gıda maddelerinin kendi cinsleriyle ancak eşit miktarlarda değişimine izin veren hadisin uygulaması mahiyetindedir.
Sarf işlemiyle ilgili olarak yukarıda zikredilen iki şartı ihlale yol açacağı için sarf işleminde şart muhayyerliği de caiz görülmemiştir. Mesela altın veya gümüşün peşin para ile alınıp satıldığı bir sarf akdinde, taraflardan birinin de belli bir süre muhayyerlik ileri sürerek akdin o anda işlerlik kazanmasını önlemesi caiz görülmemiştir. Öte yandan, sarf akdinde iki bedelin de peşin olarak kabzedilmesi şartı, borcun başka bir borçla takas edilmesinin caiz olup olmayacağı tartışmasını doğurmuştur.
Paranın parayla değişimi işlemiyle ilgili olarak getirilen bu kurallar ve kısıtlamalar, yabancı ülke parası ile yerli paranın alım satımı demek olan günümüzdeki döviz ticaretini de doğrudan ilgilendirmekte olup, bu kurallardan çıkan sonuç, vadenin söz konusu edilmediği, alım satımın peşin yapıldığı durumlarda döviz değişim işlemlerinin caiz olduğudur. Çünkü, bu tür işlemleri faizli işlem olmaktan koruyan en önemli kriter, bedellerden herhangi birinin vadeye bağlanmamasıdır.