Hukuki ve Ticari Hayat



    M) Emanet Mal

    İnsanların güvene dayalı olarak birbirlerine emanet mal bırakması günlük hayatımızda sıkça karşılaşılan beşeri-hukuki bir işlemdir. Fıkıh kitaplarında bu konu vedia başlığı altında ele alınır. Vedia, fıkıhta bir kimseye koruması için bir malın emanet edilmesi akdini ve bu şekilde emanet edilen malı ifade eden bir terimdir (Mecelle, md. 763).

    İslam hukukunda vedia akdi, tarafların icap ve kabulüyle, yani birbirine uygun karşılıklı irade beyanıyla kurulan ve bağlayıcı olmayan bir akiddir.

    Diğer akidler gibi bunda da haliyle tarafların akid ehliyetine sahip bulunması, emanet bırakılan malın da akid konusu olmaya elverişli bulunması gerekir. Emanet bırakılan kimse kural olarak emin kimse sayılır ve iyi niyetli olduğu, emanet bırakılan malı korumada makul derecede titizlik gösterdiği sürece bu mala gelen zarardan sorumlu olmaz. Aksine bir durumda ise emanet sıfatını yitirir ve malın telef ve ziyanından sorumlu tutulur. Çünkü emanet bırakılan kimsenin en başta gelen sorumluluğu, kendisine emanet olarak bırakılan bu malı örf ve adete uygun biçimde ve kendi malını koruduğu şekilde korumaktır. Emanet bırakanın rızası ve bilgisi dışında o malı kullanması, başka birine kullandırması, başkasına emanet etmesi veya o malda herhangi hukuki bir tasarrufta bulunması doğru olmaz. Hz. Peygamber, münafıklığın en başta gelen üç alametinden birinin, “güveni kötüye kullanma, kendisine bırakılan emanete hıyanet etme” olduğunu belirtir. (Buhari, “İman”, 24; Müslim, “İman”,107) Bu itibarla, emanet bırakılan kimsenin hıyaneti, kastı, örf ve adete ve emanet bırakanın rızasına aykırı davranışı hem dini sorumluluğu, hem de hukuki açıdan tazmin sorumluluğunu doğurur.

    Emanet bırakılan şahıs malı koruması karşılığında ücret alıyorsa, o takdirde akid iki taraflı ve ivazlı bir akid mahiyeti kazanacağından tazmin sorumluluğu daha da artar. Ücretli emanette, alınması gerekli tedbir alınmadığı için veya kaçınılması mümkün bir sebepten dolayı mala zarar gelirse tazmini gerekir.