İmanın geçerli olabilmesi ve sahibini ahirette ebedi kurtuluşa erdirebilmesi için şu şartları taşıması gerekir:
1. İmanın dünyada hür iradeye dayalı bir tercih olması, baskı, tehdit veya dünya hayatından ümit kesme (ye’s) durumunda gerçekleşmemiş bulunması gerekir. Daha önce mümin olmayan bir kimsenin, hayattan ümidini kestiği son nefesinde uğrayacağı azabı farkedip “iman ettim” demesi halinde, onun bu imanı geçerli olmaz. Bir ayette “Artık o çetin azabımızı gördükleri zaman ‘Allah’a inandık ve O’na ortak koştuğumuz şeyleri inkar ettik’ derler. Fakat azabımızı gördükleri zaman imanları kendilerine bir fayda vermeyecektir. Allah’ın kulları hakkında süregelen kanunu budur. İşte kafirler burada hüsrana uğramışlardır” (el-Mü’min 40/84-85) buyurulmuştur.
2. Mümin, iman esaslarından birini inkar anlamına gelen tutum ve davranışlardan kaçınmalıdır. Mesela Allah Teala’yı ve bütün peygamberleri tasdik edip de Hz. Muhammed’in peygamberliğine inanmayan yahut farz veya haram olduğu kesin olarak bilinen bir hükmü, mesela namazın farz, şarap içmenin haram olduğunu kendi hür iradesiyle inkar eden, yahut alaya alan, puta, haça vb. şeylere tapan bir kimseye mümin denilemez.
3. Mümin Allah’ın rahmetinden ne ümitsiz ne de emin olmalıdır. Korku ile ümit arasında bulunmalıdır. Müminin “Nasıl olsa imanım var, o halde muhakkak cennete giderim” düşüncesiyle kendinden emin olması veya “Çok günah işledim, ben muhakkak cehennemliğim” diye Allah’ın rahmetinden ümit kesmesi imanını kaybetmesine sebep olabilir. Bu konuda Kur’an’da şöyle buyurulur: “Doğrusu kafirlerden başkası Allah’ın rahmetinden ümit kesmez” (Yusuf 12/87), “Fakat büyük zararı göze alanlar topluluğundan başkası Allah’ın azabından (azabının olmayacağından) emin olmaz” (elA‘raf 7/99).