Revatib sünnetler dışındaki nafile namazlar ise sünen-i regaib adını alır. Bunlar, Hz. Peygamber’in uygulamalarına dayanılarak belirli zamanlarda veya bazı vesilelerle ya da kişinin kendi isteğiyle herhangi bir zamanda Allah’a yakınlaşmak ve sevap kazanmak amacıyla kılınan namazlardır. Bunlar gönüllü olarak kendiliğinden kılındığı için “gönüllü (tatavvu) namazlar veya arzuya bağlı namazlar” olarak da adlandırılır.

    a) Teheccüt Namazı

    “Hem uyumak hem uyanmak” anlamına gelen teheccüd sözcüğü, terim olarak “geceleyin uyanıp namaz kılmak ve gece namazı” anlamındadır. Dilimizde teheccüt kelimesi, farz ve vacip namazlarla teravihin dışında, geceyi ihya için kılınan namazların tümünü ifade edecek şekilde kullanılmaktadır.



    Rivayet edildiğine göre Peygamberimiz yatsıyı kıldıktan sonra ve vitiri kılmadan uyur, gecenin ortalarından sonra uyanıp bir müddet namaz kıldıktan sonra vitir namazını ve daha sonra sabah namazının sünnetini kılardı (Müslim, “Salatü’l-müsafirin”, 26). Teheccüt namazının rek‘at sayısı, bu konuda çeşitli rivayetler bulunmasından dolayı net olarak belli olmamakla birlikte dört veya sekiz rek‘at olarak kılınabileceği gibi iki rek‘at olarak da kılınabilir.

    b) Kuşluk Namazı

    Diğer adı, “””duha namazı”dır. Peygamberimiz’in kuşluk vaktinde nafile namaz kıldığına ve arkadaşlarına bu vakitte namaz kılmayı tavsiye ettiğine dair çok sayıda rivayet bulunmaktadır. Peygamberimiz’in kuşluk vaktinde 12 rek‘at namaz kılan kişi için Allah’ın cennette bir köşk bina edeceğini söylediği nakledilmektedir (Tirmizi, “Vitr”, 15).

    Kuşluk namazı kılmak müstehap olup, güneşin bir mızrak boyu yükselmesinden, yani güneşin doğması üzerinden takriben 45-50 dakika geçmesinden zeval vaktine kadar olan süre içerisinde iki veya dört veya sekiz veya on iki rek‘at kılınabilirse de, en faziletlisi sekiz rek‘at kılmaktır.

    c) Evvabin Namazı

    Evvab “tövbe eden, sığınan” anlamına geldiğine göre evvabin namazı, tövbe eden ve Allah’a sığınanların namazı demektir. Peygamberimiz “Kim akşam namazından sonra kötü bir şey konuşmaksızın altı rek‘at namaz kılarsa, bu kendisi için on senelik ibadete denk kılınır” demiştir (Tirmizi, “Salat”, 202). Ayrıca kendisinin de akşam namazından sonra altı rek‘at namaz kıldığı rivayet edilmektedir (Şevkani, Neylü’l-evtar, III, 64). Bununla birlikte Peygamberimiz’in evvabin namazının kuşluk vakti kılınacağını ifade ettiği de hadis kitaplarında yer almaktadır (Müslim, “Salatü’l-müsafirin”, 19).

    Altı rek‘atlık bir namaz olan evvabin namazı, tek selamla kılınabileceği gibi üç selamla da kılınabilir.

    d) Tahiyyetü’l-mescid

    Tahiyyetü’l-mescid, mescidin selamlanması, saygı gösterilmesi demek ise de esasında mescidlerin sahibi olan Allah’a saygı ve tazim anlamını içermektedir. Bu bakımdan Peygamberimiz “Biriniz mescide girdiğinde, oturmadan önce iki rek‘at namaz kılsın” buyurmuştur (Müslim, “Salatü’lmüsafirin”, 11).

    Şafii mezhebine göre mescide ne zaman girilirse girilsin Bu namazın kılınması müstehaptır. Hanefiler’e ve Malikiler’e göre ise kerahet vakitlerinde mescide giren kimsenin Bu namazı kılması mekruhtur. Kişi bunun yerine tesbih ve tehlilde bulunarak ve salavat getirerek mescidi selamlamış olur. Normal vakitlerde mescide girdiği halde tahiyyetü’l-mescid kılamayan kimsenin, bunun yerine dört defa “Sübhanellahi ve’l-hamdü lillahi vela ilahe illallahü vallahü ekber” demesi menduptur.

    Cuma vakti hatip hutbedeyken mescide giren kimse Hanefi ve Malikiler’e göre tahiyyetü’l-mescid kılamaz. Şafiiler’e ve Hanbeliler’e göre ise uzatmamak ve iki rek‘atı geçmemek şartıyla bu durumda tahiyyetü’l-mescid kılınır.

    Mescide günde birden fazla girilmesi halinde bir kere tahiyyetü’l-mescid kılmak yeterlidir. Mescide girildikten sonra tahiyyetü’l-mescid kılmadan oturulursa, Hanefi ve Malikiler’e göre Bu namaz, yine de kılınabilir; ancak oturmadan önce kılmak daha faziletlidir. Şafiiler’e göre ise eğer kişi kasten oturmuşsa Bu namaz sakıt olur.

    Bir mescide, herhangi bir namazı kılmak için veya farz kılmak ve imama uymak niyetiyle girmek ve oturmadan o namaza başlamak da tahiyyetü’lmescid yerine geçer.

    e) Abdest ve Gusülden Sonra Namaz

    Peygamberimiz “Her kim şu benim aldığım gibi abdest alır ve aklından bir şey geçirmeyerek iki rek‘at namaz kılarsa geçmiş günahları affolunur” buyurmuştur (Buhari, “Vudu”, 14; Müslim, “Taharet”, 5, 6, 17). Bu sebeple, abdest alındıktan sonra veya gusül yapıldıktan sonra iki rek‘at namaz kılmak güzel karşılanmıştır. Bu namaz, Hanefiler’e göre mendup (müstehap), Şafiiler’e göre sünnettir. Bununla birlikte abdest aldıktan hemen başka bir sünnet veya farz namaz kılınacaksa, kılınan namaz aynı zamanda abdest namazı yerine de geçer.

    İhrama girmek için iki rek‘at namaz kılmak da müstehap görülmüştür.

    f) Yolculuğa Çıkış ve Yolculuktan Dönüş Namazı

    Peygamberimiz’in yolculuğa çıkarken ve yolculuktan döndükten sonra iki rek‘at namaz kıldığı rivayet edilmektedir (bk. Müslim, “Müsakat”, 21). Bu namaz, yolculuğa çıkarken işlerini kolaylaştırması ve sağ salim yuvasına kavuşturması için Rab Teala’ya yakarmak, yolculuktan döndükten sonra da yuvasına, eşine, dostuna kavuşturduğu için teşekkür etmek için kılınır ve menduptur. Faziletli olan, yolculuğa çıkarken evde, yolculuktan döndükten sonra mescidde kılmaktır.

    g) Hacet Namazı

    İnsanlar hayatları boyunca birçok şeye ihtiyaç duyarlar, birçok şeye kavuşmayı arzu ederler. Bunlar doğaldır. Dünyalık veya ahiretlik bir isteği ve dileği bulunan, bir şeye ihtiyaç duyan kimse ihtiyaçlarını karşılamak veya arzularına ulaşmak için öncelikle onlara götürecek sebeplere tutunmalı, ayrıca bunların gerçekleşmesi için Allah’tan yardım istemelidir. Peygamberimiz bu hususta şöyle buyurmuştur:

    “Kimin Allah’tan veya insanlardan bir dileği varsa, şartlarına uygun güzel bir abdest alsın, sonra Allah’ı övgüleyip sena etsin, Allah resulüne salat ve selam getirsin. Daha sonra şöyle desin:

    La ilahe illallahü’l-halimü’l-kerim. Sübhanallahi Rabbi’l-arşi’l-azim. Elhamdü lillahi rabbi‘l-alemin; Es’elüke mücibati rahmetike ve azaime mağfiretik; ve’l-ismete min külli zenbin ve’l-ganimete min külli birrin ve’sselamete min külli ism. La teda’ li zenben illa gaferteh; ve la hemmen illa ferrecteh; vela haceten hiye leke rıdan illa kadayteha. Ya Erhame’r-rahimin!” (Tirmizi, “Salat”, 140, 348).

    Hacet namazı dört veya on iki rek‘at olarak kılınır. Dört rek‘at olarak kılındığı takdirde birinci rek‘atında Fatiha’dan sonra üç Ayetü’l-kürsi, diğer üç rek‘atında ise Fatiha’dan sonra birer kere İhlas, Felak ve Nas sureleri okunur.

    Namazdan sonra hadiste bildirilen hacet duasını okur ve isteğini Cenab-ı Rabbi’l-alemin’e iletir.

    “Hak tecelli eyleyince her işi asan eder Halk eder esbabını bir lahzada ihsan eder.”

    h) İstihare Namazı

    İstihare “hayırlı olanı istemek” anlamına gelir. İnsanlar, kendileri için önemli olan bir karar verecekleri veya bir seçim yapacakları zaman, bazan belki eldeki verilerin yetersizliği sebebiyle veya çeşitli sebeplerle dünya ve ahiret bakımından kendileri için hangi seçimin hayırlı olacağını kestiremezler ve bunu bilmek için çeşitli çarelere başvururlar. Mesela, Peygamberimiz’in nübüvvetle görevlendirildiği sıralarda Araplar’dan bir kimse yolculuğa çıkmak istediğinde, bu yolculuğun kendisi için hayırlı olup olmadığını anlamak için fal oklarına başvururdu. Peygamberimiz bu adeti kaldırarak onun yerine istihareyi getirmiş ve şöyle buyurmuştur:

    “Biriniz bir iş yapmaya niyetlenince farzın dışında iki rek‘at namaz kılsın ve şöyle desin: Ey Allahım, ilmine güvenerek senden hakkımda hayırlısını istiyorum, gücüme güç katmanı istiyorum. Sınırsız lutfundan bana ihsan etmeni istiyorum. Ben bilmiyorum, ama sen biliyorsun, ben güç yetiremem ama sen güç yetirirsin. Ey Allahım! Yapmayı düşündüğüm bu iş, benim dinim, dünyam ve geleceğim açısından hayırlı olacaksa, bu işi benim hakkımda takdir buyur, onu bana kolaylaştır, uğurlu ve bereketli eyle. Yok eğer benim dinim, dünyam ve geleceğim için kötü ise, onu benden, beni ondan uzaklaştır. Ve hayırlı olan her ne ise sen onu takdir et ve beni hoşnut ve mutlu eyle!” (Buhari, “Teheccüd”, 25; Tirmizi, “Vitr”, 15).

    Peygamberimiz’in öğrettiği duanın anlamından da anlaşılacağı gibi istihare, bir bakıma yapılacak işin hayırlı olmasını veya hayırlı ise gerçekleşmesini Allah’tan dilemek ve O’na danışmak demektir. İstihare yapmak isteyen kişi, kalbinden her şeyi atarak ve kalbini bütünüyle bu işe teksif ederek iki rek‘at namaz kılmalı ve ardından Peygamberimiz’in öğrettiği bu duayı yapmalıdır. Samimi olarak yapıldığı takdirde Allah’ın hayırlısını lutfedeceğine ümit bağlanır, kalbe doğuş olabilir. İstiharenin sonucunda bir rahatlık ve ferahlık hissedilirse o işin hayırlı olacağına, buna karşılık sıkıntı ve darlık hissedilirse, olumsuz olacağına yorulur. İstihare gündüz yapılabileceği gibi tam konsantre olmak, iyice yoğunlaşmak için geceleyin hemen yatmadan önce yapılması tavsiye edilir. İstihare namazını kılıp yattıktan sonra, Allah bunu samimi olarak isteyenlere bir işaret veya ipucu verir. Birinci defada sonuç alınamazsa üç kere veya yedi defa tekrarlanabilir. Kişi bu duanın Arapça’sını okuyabileceği gibi Türkçe anlamını da okuyabilir. İstihare için uykuya yatma ve rüya bekleme şartı yoktur.

    i) Tövbe Namazı

    Günah ve çirkin sayılan işleri yapmaktan kaçınmak dinimizin emridir. Bununla birlikte insanlar suç ve günah işleyebilirler. Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde bir günah işlenmesi durumunda, kişinin günahta ısrar etmeyerek hemen tövbe etmesi gerektiği ve Allah’ın içten yapılan tövbeleri kabul edeceği belirtilmiştir. Esasen tövbe ve istiğfarda bulunmak için günah işlemiş olmak gerekmez. Peygamberimiz, geçmiş-gelecek günahlarının affolunduğu/affedileceği bildirildiği halde, günde yetmiş kere, yüz kere tövbe istiğfarda bulunmuştur. Özellikle mübarek gecelerde ve seher vakitlerinde olmak üzere, kıldığı namazların sonunda selam vermeden önce ve selamdan sonraki tesbihatın ardından kulun tövbe ve istiğfarda bulunması durumunda, Cenab-ı Allah’ın bağışlaması umulur. Ayrıca Peygamberimiz tövbe namazına ilişkin olarak, “Bir kul günah işler de sonra kalkıp güzelce abdest alıp temizlenir ve iki rek‘at namaz kılarak Allah’tan bağışlanmak dilerse Allah onu mutlaka affeder” buyurmuş ve arkasından şu ayeti okumuştur: “Onlar çirkin bir iş yaptıklarında ya da kendilerine zulüm ve haksızlık ettikleri zaman hemen Allah’ı hatırlayıp, günahlarının affedilmesini isterler; zaten günahları Allah’tan başka kim affedebilir ki! Bunlar o günahı bile bile bir daha yapmazlar” (Al-i İmran 3/135). Tövbe namazı iki rek‘at olarak kılınabileceği gibi daha fazla da kılınabilir.

    j) Tesbih namazı

    Tesbih namazı, ömürde bir kez olsun kılınması tavsiye edilen mendup bir namazdır. Peygamberimiz amcası Abbas’a “Bak amca sana on faydası olan bir şey öğreteyim; bunu yaparsan günahlarının ilki-sonu, eskisi-yenisi, bilmeyerek işlediğin-bilerek işlediğin, küçüğü-büyüğü ve gizli yaptığın-açıktan yaptığın on türlü günahını Allah bağışlar” diyerek bu namazı tavsiye etmiş ve öğretmiş, Abbas bunu her gün yapamayız deyince Peygamberimiz, bu namazın haftada bir, ayda bir, yılda bir veya ömürde bir defa kılınmasının yeterli olacağını belirtmiştir (Ebu Davud, “Tatavvu’”, 14, “Salat”, 303; Tirmizi, “Salat”, 350, “Vitr”, 19). Tesbih namazı dört rek‘at olup şöyle kılınır: Allah rızası için namaz kılmaya niyet edilerek namaza başlanır. Sübhaneke’den sonra 15 kere Sübhanellahi ve’l-hamdülillahi vela ilahe illallahü vallahü ekber denir. Sonra euzü besmele çekilir, Fatiha ve sure okunduktan sonra 10 kere daha tesbih edilir yani ‘Sübhanellahi ve’l-hamdülillahi vela ilahe illallahü vallahü ekber’ denilir. Bu tesbih, rükua varınca 10 kere, rükudan doğrulunca 10 kere, birinci secdede 10 kere, secdeden kalkınca 10 kere, ikinci secdede 10 kere söylenir. Böylece her rek‘atta 75 tesbih yapılmış olur. İkinci rek‘ata kalkılınca yine 15 kere tesbih okunur, ardından geri kalan kısım aynı şekilde tekrarlanır ve böylece 4 rek‘at tamamlanmış ve toplam üç yüz tesbih edilmiş olur. Aslolan herkesin bu namazı tek başına kılmasıdır.

    Tesbih namazında sehiv secdesini gerektiren bir şey olursa, sehiv secdesi normal olarak yapılır, o secdelerde bu tesbih yapılmaz.

    k) Yağmur Duası

    Bir bölgede kuraklık olması durumunda o bölge sakinlerinin mümkünse topluca bölge dışına, açık bir alana çıkıp tövbe istiğfardan sonra Cenab-ı Allah’tan bolluk ve berekete vesile olacak yağmur göndermesini istemeleri, bunun için dua etmeleri, yalvarıp yakarmaları sünnettir. Bu duaya “istiska duası” denir ki, su isteme, yağmur isteme anlamına gelir. Yağmur duasına çıkıldığında duadan önce iki rek‘at namaz kılınabilir.

    Rivayet edildiğine göre Peygamberimiz bir cuma günü hutbe okurken bir adam gelip, “Ey Allah’ın elçisi! Hayvanlar telef oldu, dua et de Allah bize yağmur versin!” demiş, Peygamberimiz de bunun üzerine ellerini kaldırarak, “Allahümme, eskına! Allahümme, eskına!” (Ey Allahım! Bize su ver, yağmur ver)” diye dua etmiş ve bu duanın ardından gökte hiçbir yağmur belirtisi yokken birden bulutlar görünmüş ve ardından yağmur yağmaya başlamıştı. Bu durum bir hafta sürdü. Ertesi cuma bir adam gelerek “Ey Allah’ın elçisi, yağmur sebebiyle, mallarımız telef oldu, yollarımız kapandı. Allah’a dua etseniz de şu yağmuru durdursa!” dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz Allahümme havaleyna vela aleyna. Allahümme! ale’l-akam ve’d-dırab ve butini’l-evdiye ve menabiti’ş-şecer (Allahım! Üzerimize değil, çevremize; Allahım, dağlara, tepelere, vadilerin içlerine ve ağaç biten yerlere) diye dua etti ve yağmur hemen kesildi (Buhari, “İstiska”, 6; Müslim, “İstiska”, 2, 8).

    Bazı rivayetlerde, yağmur duasına çıkıldığında Peygamberimiz’in iki rek‘at namaz kıldırdığı, namazda açıktan okuduğu, namazdan sonra ridasını çıkarıp ters çevirerek giydiği ve kıbleye dönüp ellerini omuz hizasına kadar kaldırarak dua ettiği belirtilmiştir (Müslim, “İstiska”, 1).

    Yağmur duası, sulamak ve bol yağmur almak için başka tedbirler almaya engel değildir; müminler hem tabii ve teknik tedbirleri alır, hem de her şey iradesine bağlı bulunan Rablerine dua ederler.
    l) Küsuf ve Hüsuf Namazları (Güneş ve Ay Tutulması Esnasında Namaz) Güneş tutulmasına küsuf, ay tutulmasına hüsuf denir. Peygamberimiz oğlu İbrahim’in öldüğü gün güneş tutulması üzerine şöyle demiştir: “Ay ve güneş Allah’ın varlığını ve kudretini gösteren alametlerdir. Bunlar hiç kimsenin ölümünden veya yaşamasından/doğmasından dolayı tutulmazlar. Ay veya güneş tutulmasını gördüğünüz zaman, açılıncaya kadar namaz kılın, dua edin” (Buhari, “Küsuf”, 1, 15).

    Güneş tutulduğu zaman, ezansız ve kametsiz olarak, en az iki rek‘at olmak üzere toplu olarak namaz kılınır. İmam her rek‘atta normal namazlara göre daha uzun ve açýktan kıraatte bulunur. Namazdan sonra imam kıbleye karşı ayakta veya cemaate dönük şekilde oturarak dua eder. Cemaatle kılınmadığı durumlarda bu namaz tek başına da kılınabilir.

    Küsuf namazının sünnet olduğu ve cemaatle kılınmasının daha faziletli sayıldığı konusunda müctehidler arasında görüş birliği bulunmakla birlikte, hüsuf namazının sünnet olup olmadığı ve cemaatle kılınıp kılınmayacağı tartışmalıdır.

    Ebu Hanife ve Malik, ay tutulması güneş tutulmasından daha fazla olduğu halde Peygamberimiz’in bu sebeple namaz kılmadığını öne sürerek, hüsuf namazının sünnet olmadığını söylemişlerdir. Ancak böyle bir durumda tek başına iki rek‘at namaz kılınabilir, müstehaptır. Şafii ve Ahmed b. Hanbel’e göre ise hüsuf namazı da küsuf namazı gibi sünnettir, cemaatle kılınır.

    Şiddetli rüzgar, aşırı yağmur, aşırı soğuk ve benzeri durumlarda, bunların can ve mal kaybına yol açabilecek doğal afete dönüşmemesi için dua etmek ve bu anlamda iki rek‘at namaz kılmak güzel (müstehap) bulunmuştur. Nitekim Peygamberimiz şiddetli bir rüzgar estiğinde şöyle dua etmiştir:

    “Allahım! Senden rüzgarın en hayırlısını, rüzgarla gönderdiklerinin en hayırlısını isterim. bu rüzgarın kötülüğünden, bu rüzgardakilerin kötülüğünden ve rüzgarla gönderdiğin şeylerin kötülüğünden sana sığınırım” (Tirmizi, “Da‘avat”, 48, 88; Müslim, “İstiska”, 15).

    Bu durumlarda namaz ve dua, tabiat olaylarının insanlarda ve çevrede hasıl edebileceği olumsuz etkilere karşı Allah’tan yardım dileme mahiyetindedir.

    m) Mübarek Gecelerde Namaz Kılmak

    Müslümanlar için çeşitli sebeplerle mübarek sayılan birçok gece mevcuttur. Üç ayların birincisi olan recep ayının ilk cuma gecesi Regaib gecesi ve 27. gecesi de Mi‘rac gecesidir. Üç ayların ikincisi olan şaban ayının 15. gecesi Berat gecesidir. Üç ayların üçüncüsü olan ramazan ayının 27. gecesi ise Kadir gecesidir.

    Bu mübarek gecelerle ilgili özel nafile namaz yoktur. Fakat bu geceleri vesile ederek nafile namaz kılmak, Kur’an-ı Kerim okuyarak üzerinde düşünmek, tezekkür ve tefekkür etmek yararlı olur. Peygamberimiz Kadir gecesinde nasıl dua edebileceğini soran Aişe validemize şöyle demesini tavsiye etmiştir: Allahümme, inneke afüvvün tühibbü’l-afve fa‘fü anni (Ey Allahım! Sen şüphesiz çok affedicisin, affetmeyi seversin, beni affet) (Tirmizi, “Da‘avat”, 84).