Tilavet secdesi, Kur’an-ı Kerim’de on dört yerde geçen secde ayetlerinden birini okumak veya işitmek durumunda yapılan secdeye denir. Peygamberimiz’in, içinde secde ayeti bulunan bir sure okuduğunda secde ettiği, sahabenin de onunla birlikte secde ettiği ve bazılarının alınlarını koyacak yer bulamadıkları rivayeti yanında bu konuya ilişkin olarak Peygamberimiz’in şöyle buyurduğu rivayet olunmaktadır:

    “Ademoğlu secde ayetini okuyup secde edince, şeytan ağlar ve ‘Vay benim halime! Ademoğlu secde etmekle emrolundu ve hemen secde etti; cennet onundur. Ben ise secde etmekle emrolundum, ama secde etmekten kaçındım, bundan dolayı cehennem benimdir’ diyerek oradan kaçar” (Müslim, “İman”, 35).



    Secde ayetlerinin bir kısmında genel olarak müşriklerin yüce yaratıcının karşısında boyun bükmekten ve secde etmekten kaçındıkları anlatılmakta, bir kısmında ise müminler/muhataplar doğrudan secde etmekle emrolunmaktadır. Secde ayetlerinin bu muhtevası göz önünde bulundurulursa, bu ayetleri okuyan veya işiten kimsenin secde yapması, hem emre itaat etmek hem de secde etmekten kaçınanlara tepki göstermek ve muhalefet etmek anlamına gelmektedir. Bu bakımdan, tilavet secdesiyle yükümlü olabilmek için her şeyden önce, dinlenen ayetin secde ayeti olduğunun bilinmesi gerekir. Dinlediği ayetler arasında secde ayeti bulunduğunu bilmeyen kişinin secde etmesi gerekmez. Mesela teyp, radyo ve televizyonda okunan Kur’an’ı dinlerken secde ayeti geçse ve dinleyen kişi bunun secde ayeti olduğunu bilmiyorsa onun secde etmesini beklemek doğru olmaz. Fakat okunan Kur’an’ın meali veriliyorsa ve dinleyen kişi üsluptan veya lafızdan secde etmenin uygun olacağını çıkarıyorsa secde etmesi gerekir. Çünkü, ya bütün mahlukatın Allah’ı tesbih ve tazim ettiği, iyi kullarının Allah’a secde ettikleri anlatılıyordur, ya da müşriklerin secde etmekten kaçındıkları söz konusu edilmiştir. Her iki halde de dinleyen kişinin, içinden müminlerin secde edişini tasvip, inanmayanların itaatsizliğini ise tekzip etmesi, bu duygusunun bir gösterimi ve dışa vurumu olarak da secde etmesi gerekir. Alimlerin, secde ayetini telaffuz etmeksizin sadece gözüyle süzen kişinin secde etmesinin gerekmeyeceğini söylemeleri, gözüyle süzmenin okuma sayılıp sayılmayacağı tartışması yanında, secde ayetinin açıktan okunup ardından secde edilmesinin meydana getireceği izlenim ile de ilgilidir.

    Secde ayetini okuyan veya işiten her mükellefin secde etmesi gerekir. Tilavet secdesi, ibadet içeriğinin ötesinde bir inanç anlamı ve bağlantısı içerdiği için, abdestsiz olan kişilerin, hatta hayızlı kadınların hemen secdeye kapanmalarının mümkün hatta gerekli olduğunu söyleyenler olmuşsa da, alimlerin çoğunluğu tilavet secdesi için abdest şartında ısrar etmişlerdir. Tilavet secdesi yapmak, Hanefiler’e göre vacip, diğer üç mezhebe göre ise sünnettir.

    Tilavet secdesi şöyle yapılır: Başta, tilavet secdesi yapacak kişinin abdestli, üstünün başının temiz ve avret yerlerinin de örtülü olması şarttır. Tilavet secdesi yapmak niyetiyle abdestli olarak kıbleye dönülür ve eller kaldırılmaksızın “Allahüekber” diyerek secdeye varılır. Üç kere “Sübhane rabbiye’l-a‘la” denildikten sonra yine Allahüekber diyerek kalkılır. Bu secdede aslolan, yüzün yere konulması, yani secde edilmesidir. Secdeye giderken ve kalkarken “Allahüekber” ve secde esnasında “Sübhane rabbiye’l-a‘la” denilmesi sünnettir. Aynı şekilde secdenin oturduğu yerden değil de, ayaktan yere inilerek yapılması, secde yapıp oturmak yerine ayağa kalkılması ve secdeden kalkarken “gufraneke rabbena ve ileyke’l-masir” denilmesi müstehaptır.

    Tilavet secdesini hemen yerine getirmek mecburiyeti olmamakla birlikte, bu secdenin anlamına ve amacına uygun olan davranış, mümkünse secdenin hemen o anda yapılmasıdır. Mesela, arabada giderken tilavet secdesi yapması gereken kimse bunu ima ile yapabilir.

    Bir toplulukta Kur’an okunurken secde ayeti okunmuşsa, Kur’an okuyan kişinin kendisi öne geçerek tilavet secdesini topluca yaptırması güzel olur. Bu secde yapılırken kadınlarla aynı hizada durulmuş olması problem teşkil etmez. Fakat herkes istediği gibi, bulunduğu yerde tek tek de secde yapabilir.

    Secde ayetinin namazda okunması durumunda tilavet secdesinin nasıl yapılacağı hususunda öteden beri birçok görüş öne sürülmüş ve birtakım öneriler getirilmiştir. Genel olarak söylemek gerekirse, secde ayeti Alak suresinde (96/19) olduğu gibi rek‘atın sonuna tesadüf ediyorsa, tilavet secdesi namaz secdeleriyle yerine getirilmiş olur; namazdan sonra ayrıca tilavet secdesi yapılmaz. Hatta Hanefi mezhebinde, niyet etmesi durumunda, yapacağı rükuun da tilavet secdesi yerine geçeceği kabul edilmiştir. Secde ayetini okuduktan sonra okumaya daha devam edecekse tilavet secdesine varıp kalkması gerekir. Alimlerin bu görüşlerine rağmen, elimizde Hz. Peygamber’in namazda tilavet secdesi yaptığına ilişkin sağlıklı bilgi bulunmadığı gibi, namazdaki kişiden ayrıca bir de tilavet secdesi yapmasını istemek yukarıda ortaya konulan anlam ve amaç çerçevesi içerisinde tutarlı ve gerekli değildir. Çünkü namaza durmuş olan kimse, lisan-ı hal ile, zaten yaratıcısına karşı bir muhalefet içerisinde olmadığını, aksine bir boyun büküş ve tevazu içerisinde olduğunu göstermekte ve ayrıca namaz gereği rüku ve secde yapmaktadır. Bu bakımdan, namaz esnasında yapacağı secdelerin aynı zamanda tilavet secdesi görevi de göreceğini söylemek daha makul ve namaz disiplini bakımından daha uygun gözükmektedir.

    Secde ayetlerinin hangileri olduğunu görmek için şu ayetlere bakılması ve bu ayetlerin meallerinin okunması uygun olur: el-A‘raf 7/206; er-Ra‘d 13/15; en-Nahl 16/49; el-İsra 17/107; el-Meryem 19/58; el-Hac 22/18; elFurkan 25/60; en-Neml 27/25; es-Secde 32/15; Fussılet 41/37; Sad 38/24; en-Necm 53/62; el-İnşikak 84/21; el-Alak 96/19.