Namazı yalnız kılana münferid, imama uyarak kılana muktedi denilir. İmama uyan kişi (muktedi) için üç ayrı durum söz konusu olabilir. İmama uyan kişi ya “müdrik” ya “lahik” ya da “mesbuk”tur. Şimdi bunları kısaca açıklayalım.

    a) Müdrik



    Müdrik “idrak etmiş, yetişmiş, kavuşmuş” gibi anlamlara gelir. İlmihal ıstılahında, namazı tamamen imamla birlikte kılan kimseye müdrik denir. İmama en geç birinci rek‘atın rükuunda yetişen kimse o rek‘ata yetişmiş sayılır ve müdrik adını alır. İftitah tekbirini almış ve imam rükuda iken kendisi rükua varmış ise o rek‘atı tam kılmış sayılır.

    Namazı cemaatle kılmanın ecri, tek başına kılmaktan yirmi yedi derece daha fazla olduğu için şu durumlarda tek başına kılınan namaz bırakılarak imama uyulur:

    Bir kimse tek başına bir farz namazı kılmaya başladıktan sonra, bulunduğu yerde o farz cemaatle kılınmaya başlansa, tek başına kılan eğer henüz secdeye varmamış ise namazı hemen keserek imama uyar. Cemaate muhalefet görüntüsü vermemek için böyle davranması müstehap sayılmıştır. Bu durumda selam vermesine gerek yoktur. Edeben sağ tarafa selam vermesi uygun olur diyen de vardır. Tek başına kıldığı namazda secdeye varmış ise bakılır: Eğer kıldığı namaz sabah ve akşam namazı ise yine bırakır ve imama uyar. Fakat bunların ikinci rek‘atı için secdeye varmış ise, artık bırakmayıp namazı kendisi tamamlar ve selam verdikten sonra cemaat devam ediyor bile olsa imama uymaz. Çünkü imama uyması halinde, imamla birlikte kılacağı namaz nafile hükmünde olacaktır. Halbuki, sabah namazının farzından sonra nafile kılınamadığı gibi, üç rek‘atlı bir namaz da nafile olarak kılınamaz. Eğer başladığı ve ilk rek‘atın secdesine vardığı namaz öğle, ikindi ve yatsı namazı gibi dört rek‘atlı bir farz ise, bu takdirde kıldığı bir rek‘ata bir rek‘at daha ilave eder, teşehhütte bulunur, selam verip imama uyar. Kendisinin kıldığı iki rek‘at namaz nafile olmuş olur.

    Böyle bir namazın üçüncü rek‘atında bulunup da henüz secdesine varmamış ise, hemen ayakta veya oturarak selam verip namazdan çıkar, imama uyar, tek başına kıldığı iki rek‘at, nafile olmuş olur. Fakat bu namazın üçüncü rek‘atının secdesini de yapmış bulunursa, artık bunu tamamlar, farzı yerine getirmiş olur. Ancak bu namazı öğle veya yatsı namazı olursa tek başına kıldığı bu farzdan sonra imama yine uyabilir. İmamla kılacağı namaz nafile olur. Fakat bu durumda ikindi namazı olursa imama uyamaz. Çünkü ikindi namazından sonra nafile namaz kılmak mekruhtur.

    Nafile bir namaza başlamış olan kimse, yanında cemaatle namaza başlansa, bu nafileyi iki rek‘at olmak üzere kılar, bundan sonra selam verip cemaate katılır. Üçüncü rek‘ata kalkmış ise, onu da dördüncü rek‘at ile tamamlamadıkça namazını kesmez. Ancak nafile namaza başlayan kimse, kılınmaya başlanan bir cenaze namazını kaçırmaktan korkarsa, nafile namazı hemen bırakır, cenaze namazı için imama uyar, sonra nafileyi kaza eder. Çünkü cenaze namazının telafi imkanı yoktur.

    Cemaatle sabah namazının kılındığını gören kimse, cemaate yetişeceğini zannederse hemen sabah namazının sünnetini kılar ve gerek görürse Sübhaneke ile euzüyü ve sure ilavesini bırakarak yalnız Fatiha ile, rüku ve secdelerde de birer tesbih ile yetinebilir. Bundan sonra imama uyar. Ancak imama yetişeceği kanaatinde olmazsa sünnete başlamayıp imama hemen uyar, artık bu sünneti kaza da etmez. Eğer sünnete başlamış ise bunu tamamlar.

    Öğle, ikindi ve yatsı namazlarının cemaatle kılınmaya başladığını gören kimse, bunların sünnetini kılmadan doğruca imama uyar, sonra öğlenin dört rek‘at sünnetini kaza eder. İkindinin sünnetini ise vaktin kerahati dolayısı ile kaza edemez. Yatsı namazının dört rek‘at ilk sünneti, gayr-i müekked bir sünnet olduğu için dilerse kaza eder, dilerse etmez.

    b) Lahik

    İmamla birlikte namaza başlamasına rağmen, namaz esnasında başına gelen bir durum sebebiyle namaza ara vermek zorunda kalan ve bu sebeple namazın bir kısmını imamla birlikte kılamayan kimseye lahik denir. İmamla birlikte namaza başladığı halde uyku, gaflet, dalgınlık, abdestinin bozulması gibi mazeretler sebebiyle namaza ara vermek durumunda kalan kimse, namaza ara vermesini gerektiren durumun ortadan kalkmasından sonra konuşmadan, dünya işleriyle meşgul olmadan ve şayet abdesti bozulmuşsa, en kısa yoldan yeniden abdest alıp gelerek, bıraktığı yerden namazına devam eder. Şayet imam namazı bitirmişse, bu kişi sanki imamın arkasında namaz kılıyormuş gibi namazını tamamlar. Yani imama uymuş bulunan kimse gibi kıraat etmez, yaklaşık olarak imamın okuyacağı sure kadar bekler. Sadece rüku ve secdedeki tesbihleri, bir de oturuştaki dua ve salavatları okur. Bu arada sehiv secdesini gerektirecek bir iş yapsa, imama uyan kimse kendi hatasından ötürü sehiv secdesi yapmadığı için, kendisi de sehiv secdesi yapmaz. İmam sehiv secdesi yapacak olsa, lahik olan kimse, imamla kılamadığı kısımları telafi etmeden imama uymuş ise, bu secdeleri yapmaz ve hemen ayağa kalkıp namazını tamamlar ve imamla birlikte yapamadığı sehiv secdesini namazı tamamladıktan sonra yapar. Seferi bir imama uyan mukim bir kimse de kendisinin tamamladığı kısımlarda, lahik gibidir.

    Lahik mümkün olursa, önce kaçırdığı rek‘atları veya rükünleri kaza eder, sonra imama tabi olarak onunla selam verir. Mesela imama uyan kimse birinci rek‘atın kıyamında uyuyup da imamın secdeye vardığı anda uyansa hemen rükua varır, sonra secdeye vararak imama yetişir. Lahik, imama yetişemeyeceğini anlarsa, hemen imama tabi olur ve yetişemediği rek‘at veya rükünleri imam namazdan çıktıktan sonra kaza eder. Mesela dördüncü rek‘atta iken burnu kanasa saftan ayrılır, namaza aykırı düşecek bir şey ile uğraşmaksızın hemen abdest alır, yetişmiş olduğu yerde imama tabi olur. İmam selam vermiş olursa, bu dördüncü rek‘atı kendi başına hiçbir şey okumaksızın imamın arkasında kılıyormuş gibi tamamlar. Çünkü lahik, imamın arkasında namaz kılıyor hükmündedir.

    İmama uyanın abdesti üçüncü rek‘atta bozulsa abdest aldıktan sonra dördüncü rek‘atta imama yetişse, önce kıraatsız olarak üçüncü rek‘atı kılar. Bundan sonra imama uyar, onunla dördüncü rek‘atı kılarak selam verir. Fakat imama bu şekilde yetişemeyeceğini anlarsa, hemen imama tabi olur, imam selam verince kendisi kalkar, üçüncü rek‘atı kıraatsiz olarak kılar ve selam verir.

    Bir kimse yukarıda sayılan mazeretler dışında da lahik durumuna düşebilir. Mesela imamla birlikte namaz kılarken imamdan önce rüku veya secdeye varan kimse ya da imamdan önce rüku veya secdeden kalkan kimse yahut da bir veya birkaç rek‘atı imamla birlikte kılamayan kimse de imam selam verdikten sonra tek başına tamamlayacağı kısımlarda lahik durumundadır.

    Bir kimse imama birinci rek‘ata yetişemezse, yetişemediği rek‘atlar bakımından mesbuk olduğu gibi, yetiştiği rek‘atlardan birinde arız olan durum sebebiyle de lahik konumuna düşebilir ve böylece bir kişi aynı anda hem lahik hem mesbuk olmuş olur.

    Cemaat sevabından mahrum kalmamak için lahikin hükümlerini yerine getirmekte yarar olmakla birlikte, bu ayrıntılara dikkat etmekte bazı güçlükler bulunduğu için, bu durumda kalan kimselerin namazlarına yeniden başlayıp kendilerinin kılması daha uygun görülmüştür.

    c) Mesbuk

    İmama namazın başında değil, birinci rek‘atın rükuundan sonra, ikinci, üçüncü veya dördüncü rek‘atlarda uyan kimseye mesbuk denir. Son rek‘atın rükuundan sonra imama uyan kimse bütün rek‘atları kaçırmış olur.

    Mesbukun hükmü, kaçırdığı yani imamla birlikte kılamadığı rek‘atları kazaya başladıktan sonra, tek başına namaz kılan kimse gibidir. Sübhaneke’yi okur, kıraat için euzü besmele çeker ve okumaya başlar. Çünkü bu kimse kıraat bakımından namazın baş tarafını kaza etmektedir. Bu durumda eğer kıraati terkederse namazı fasid olur.

    Sübhaneke duasını okuma yeri, eğer kılınan namaz öğle ve ikindi namazı gibi gizli okunan namaz ise iftitah tekbirinden sonradır. Eğer açıktan okunan namaz ise ve imam kıraat etmekte iken yetişmiş ise, sağlam görüşe göre Sübhaneke’yi okumayıp imamın kıraatini dinler, Sübhaneke’yi kendi kaza edeceği rek‘atlarda okur ve tek başına namaz kılanlarda olduğu gibi Sübhaneke’den sonra euzü besmele çeker.

    Mesbukla ilgili uygulama örnekleri:

    1. Sabah namazının ikinci rek‘atında imama uyan mesbuk, tekbir alıp susar, imam ile birlikte son oturuşta yalnız Tahiyyat okur, imam selam verince kendisi ayağa kalkar, kaçırdığı ilk rek‘atı kılmaya başlar. Sübhaneke ve euzü besmeleden sonra Fatiha ile bir miktar Kur’an okur, rüku ve secdelerden sonra oturup, Tahiyyat ile Salli-barik ve Rabbena atina dualarını okuyarak selam verir.

    2. Akşam namazının ikinci rek‘atında imama uyan kimse de birinci rek‘at için bu şekilde hareket eder.

    Akşam namazının son rek‘atında imama uyan kimse, Sübhaneke’yi okur, imamla beraber o rek‘atı kılıp teşehhütte bulunur, bundan sonra kalkar. Sübhaneke’yi okuyup euzü besmele çeker ve Fatiha ile bir sure veya bir miktar ayet okur; rüku ve secdelerden sonra oturur, sadece Tahiyyat okur, sonra Allahü ekber diyerek ayağa kalkar, besmele çekip Fatiha ile bir sure veya birkaç ayet okuyarak, rüku ve secdeleri ve son oturuşu yapar ve selam ile namazdan çıkar. Bu durumda üç defa teşehhütte bulunmuş olur. Bununla birlikte mesbuk, ikinci rek‘atın sonunda yanılarak oturmayacak olsa, kendisine sehiv secdesi gerekmez; çünkü bu rek‘at bir yönüyle birinci rek‘at mesabesindedir.

    3. Dört rek‘atlı namazın son rek‘atında imama uyan kimse imam ile teşehhütte bulunduktan sonra kalkar, Sübhaneke, Fatiha ve bir sure okuyup oturur ve Tahiyyat okuduktan sonra kalkar. Geri kalan iki rek‘atı tamamlar.

    4. Dört rek‘atlı namazın üçüncü rek‘atında imama yetişen kimse, kendisinin birinci oturuşunu imamın son oturuşuyla birlikte yapar, kalkınca ilk iki rek‘atı kaza edeceği için, kendisi bu ilk iki rek‘atı nasıl kılacak idiyse öylece kılar.

    5. Dört rek‘atlı bir namazın ikinci rek‘atında imama uyan kimse, üç rek‘atı imamla kılmış olur, teşehhüt okuduktan sonra kalkar, kılamadığı ilk rek‘atı kılıp oturur ve selam verir.

    İmama ilk rek‘atın rükuunda yetişen kimse, mesbuk değil müdrik sayılır. Fakat imama rükudan sonra yetişen kimse o rek‘atı kaçırmış olur ve mesbuk durumuna düşer.

    Teşehhüt miktarı oturduktan sonra imam daha selam vermeden önce mesbukun ayağa kalkması mekruh sayılmıştır. Ancak abdestinin veya vaktin sıkışık olması durumunda mesbuk imamın selam vermesinden önce kalkıp namazını tamamlayabilir.

    Ebu Hanife’ye göre, tek başına namaz kılan kimse teşrik tekbirleri ile yükümlü olmadığı halde, mesbuk kurban bayramında teşrik tekbirlerini imam ile birlikte alır, daha sonra ayağa kalkıp kaçırdığı rek‘atları tamamlar.

    İmam selam vermeden önce Tahiyyat’ı okuyup bitirmiş olan mesbuk, isterse kelime-i şehadeti tekrar eder, başka bir görüşe göre ise susar. En doğrusu Tahiyyat’ı yavaş yavaş okumaktır.

    İmam dördüncü rek‘atta oturup yanlışlıkla beşinci rek‘ata kalksa, mesbukun namazı bu kıyam ile fasit olur. Fakat dördüncü rek‘atta oturmadan beşinci rek‘ata kalkmış ise, secdeye varmadıkça mesbukun namazı bozulmaz.

    in Namaz Tags: imama uyan