Ergenlik (buluğ) yaşına ve belli bir akli olgunluk düzeyine gelmiş her müslümanın namaz kılması farz-ı ayındır. Buna göre namazın kişiye farz olmasının şartları, müslüman olmak, buluğ çağına ulaşmak ve akıllı olmak üzere üç tanedir. Bu şartlara namazın vücub şartları yani kişinin namaz kılmakla yükümlü olmasının şartları denir.

    Sahih ve eksiksiz bir şekilde kılınabilmesi için namazın birtakım farzları ve vacipleri (sıhhat şartları), sünnetleri ve adabı bulunmaktadır. Farzlara riayetsizlik, namazın bozulmasına yol açar. Vacip, kesin olmayan bir delille sabit olduğu için, vacibi inkar eden kişi, kafir olmaz. Ancak bir açıklama getirmeksizin ve te’vil etmeksizin vacibi terkeden kimse fasık kabul edilir. Namazın vaciplerinden herhangi birinin terkedilmesi namazı bozmaz. Namazın vaciplerinden biri sehven terkedilmişse sehiv secdesi yapmak gerekir. Eğer kasten terkedilmişse, namazın iade edilmesi yani yeniden kılınması gerekir.



    Sünnet, Hz. Peygamber’in devamlı olarak yaptığı (muvazebe) ve bir mazeret olmaksızın terketmediği şeydir. Namazda sübhaneke okumak, euzü çekmek bu manada sünnettir. Sünnetin yapılmasına sevap olmakla birlikte terkedilmesine ceza (ikab) yoktur, sadece kınama ve sitem (itab) vardır. Namazın sünnetleri, namazın vaciplerini tamamlar, onlardaki kusurları telafiye ve fazla sevaba vesile olur. Sünnetlere riayet etmek ve devam etmek Peygamber’i sevmenin bir nişanesi sayılır. Bununla birlikte sünnetin terkedilmesi, ne farzın terkedilmesi gibi namazın bozulmasını ve yeniden kılınmasını, ne vacibin kasten terkedilmesi gibi tahrimen mekruhluğu ne de vacibin sehven terkedilmesi gibi sehiv secdesi yapmayı gerektirir. Fakat sünnetlerin kasten terkedilmesi “isaet” (yanlış ve kötü davranış) olur. İsaet, Hanefiler’in tanımlamasına göre tenzihen mekruhun üstünde, tahrimen mekruhun altında yer alır.

    Edep (çoğulu adab), Hz. Peygamber’in devamlı olmaksızın zaman zaman yaptığı şeylerdir. Rüku ve secdede üçten fazla tesbih yapmak gibi. Mendup anlamına da gelir. Bunları terketmek, her ne kadar isaet sayılmaz ve kınamayı gerektirmez ise de bunlara riayet edilmesi daha faziletlidir (efdal). Esasen namazın adabı, yüce yaratıcının huzurunda durulduğunun farkında olunarak, zahiren mütevazi bir halde bulunmaktır.