Namazın farz ve vaciplerine, sünnet ve adabına uygun şekilde kılınışına ilmihal dilinde “sıfatü’s-salat” denilir. Namaz kılacak kişi abdestli ve kıbleye yönelik olarak durup ellerini kaldırır ve niyet ederek Allahüekber der, ellerini bağlar. Sübhaneke’llahümme ve bihamdike ve tebarekesmüke ve teala ceddüke vela ilahe gayrük der. İmama uymuş (muktedi) değilse, Euzü billahi mine’ş-şeytani’r-racim. Bismillahi’r-rahmani’r-rahim der ve Fatiha’yı okur. Fatiha’nın bitiminde amin der, besmelesiz olarak bir sure veya birkaç ayet okur (zamm-ı sure). Ardından Allahüekber diyerek rükua gider. En az üç kere Sübhane rabbiye’l-azim dedikten sonra Semiallahü limen hamideh diyerek doğrulur ve Rabbena lekel-hamd der. Ardından Allahüekber diyerek secdeye gider. Bedensel bir engeli yoksa yere önce dizlerini, sonra ellerini ve sonra yüzünü koyar, kıyama dönerken de bunun aksini yapar. Secdede en az üç kere Sübhane rabbiye’l-a‘la dedikten sonra yine Allahüekber diyerek ara oturuşu (celse) yapar, sonra yine Allahüekber diyerek ikinci secdeye gider ve yine üç kere Sübhane rabbiye’l-a‘la dedikten sonra Allahüekber diyerek ikinci rek‘ata kalkar.

    İkinci rek‘at da birinci rek‘at gibidir. Şu kadar ki ikinci rek‘atta elleri kaldırma, Sübhaneke ve euzü yoktur. Ayağa kalkınca el bağlayıp besmele ile Fatiha’yı okur ve amin dedikten sonra Fatiha’ya bir sure veya birkaç ayet ekler. Daha sonra birinci rek‘atta olduğu gibi rüku ve secdeleri yapar. İkinci secdeden sonra ka‘de yapıp et-Tahiyyatü lillahi ve’s-salavatü ve’ttayyibat. es-Selamü aleyke eyyühe’n-nebiyyü ve rahmetullahi ve berekatüh. es-Selamü aleyna ve ala ibadillahi’s-salihin. Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve resulüh der. Kılacağı namazın rek‘at sayısı ikiden fazla ise bu “ilk oturuş” (ka‘de-i ula) olur. Bu oturuşta Tahiyyat’a bir şey eklenmez ve Allahüekber diyerek üçüncü rek‘ata kalkılır. Kalkacağı zaman ellerini dizleri üzerine getirir, öyle kalkar. Kıyamda el bağlayıp besmele ile Fatiha’yı okur ve amin der. Bundan sonra yapılacak şeyler namazın farz olup olmamasına göre küçük değişiklikler gösterir:



    a) Bu kıldığı farz namaz ise Fatiha’dan sonra sure veya ayet okumayıp rükua varır. Secdelerden sonra, eğer varsa dördüncü rek‘ata kalkar, dördüncü rek‘at da üçüncü rek‘at gibidir. Dördüncü rek‘at yoksa ikinci secdeden sonra oturur (son oturuş=ka‘de-i ahire).

    b) Kıldığı namaz farz değilse, farklı olarak üçüncü rek‘atın Fatiha’sına amin dedikten sonra, bir sure veya birkaç ayet okur. Sonra rükua ve secdeye varır. Dördüncü rek‘at, üçüncü rek‘at gibidir. Dördüncü rek‘atın secdeleri yapılınca oturulur. Bu oturuş, üç rek‘atlı namazların üçüncü rek‘atının ve iki rek‘atlı namazların ikinci rek‘atının bitiminde yapılan oturuş gibi, son oturuş (ka‘de-i ahire) adını alır. Son oturuşta Tahiyyat’tan sonra salavat ve dualar okunur, ardından selam verilir.

    Salavat şudur: Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed, kema salleyte ala İbrahime ve ala ali İbrahim. İnneke hamidün mecid. Allahümme barik ala Muhammedin ve ala ali Muhammed, kema barekte ala İbrahime ve ala ali İbrahim. İnneke hamidün mecid.

    Dualar: Son oturuşta salavat getirdikten sonra yapılacak dua, ayetlerden iktibas edilebileceği gibi hadislerden de edilebilir.

    Ayetlerden alınarak yapılabilecek duaya örnek:

    Rabbena atina fi’d-dünya haseneten ve fi’l-ahireti haseneten ve kına azabe’n-nar, bi rahmetike ya erhame’r-rahimin (el-Bakara 2/201).

    Rabbena la tüziğ kulubena ba‘de iz hedeytena ve heb lena min ledünke rahmeten inneke ente’l-vehhab (Al-i İmran 3/8).

    Rabbic’alni mukýme’s-salati ve min zürriyyeti rabbena ve tekabbel dua. Rabbenağfir li ve li-valideyye ve li’l-mü’minine yevme yekumü‘l-hisab (İbrahim 14/40-41).

    Hadislerden iktibas edilebilecek duaya örnek:

    Allahümme inni es’elüke mine’l-hayri küllihi ma alimtü minhü ve ma lem a‘lem ve euzü bike mine’ş-şerri küllihi ma alimtü minhü ve ma lem a‘lem.

    Türkçesi: “Allahım bildiğim bilmediğim bütün iyilikleri senden istiyorum, bildiğim bilmediğim bütün kötülüklerden sana sığınıyorum”.

    İsteyen bu duaların anlamlarını da söyleyebilir. Şimdi bu vesileyle namazda Türkçe dua etmenin namazı bozup bozmayacağı konusu ile Hz. Peygamber’den nakledilenlerden başka bir duanın namazda okunup okunamayacağı sorusuna açıklık getirmeye çalışalım.

    Namazda Türkçe Olarak Dua Edilebilir mi?

    “Namazda insanların kelamından hiçbir şey uygun olmaz. Çünkü namaz ancak tesbih, tekbir ve Kur’an okumadan ibarettir” (Müsned, V, 447-448; Nesai, “Sehv”, 20; bk. Müslim, “Mesacid”, 35; Ebu Davud, “Salat”, 174).

    Hadiste geçen “insanların kelamı” sözü, başka biriyle karşılıklı konuşmak anlamına gelebileceği gibi insanların kendi aralarındaki konuşmaları türünden konuşma, gündelik konuşma ve insan sözü anlamına da gelebilir.

    “Namaz ancak tesbih, tekbir ve Kur’an okumadan ibarettir” ifadesi ise, hasr ifade edecek şekilde anlaşılacak olursa, namazda bunların dışında bir şey yapılamayacağı sonucu çıkar. Nitekim bazı Hanefiler bu noktadan hareketle Kur’an lafızları dışında bir şeyle namazda dua edilemeyeceğini söylemişlerdir. Diğer alimler ise, namazda konuşma yasağının Mekke döneminde geldiğini, halbuki namazdaki özel dua ve zikirlerin pek çoğunun Medine döneminde hadislerle sabit olduğunu ve bu hadislerin “Namaz tesbihten… ibarettir” hadisinin kapsamını daralttığını öne sürerek, namazda her türlü lafızla dua edilebileceğini savunmuşlardır.

    Hz. Peygamber bir gün namaz kılarken arkasında bir adamın “Ey Allahım, bana ve Muhammed’e merhamet et, başka da hiç kimseye merhamet etme” diye dua ettiğini duymuş, selam verdikten sonra bu şekilde dua eden bedeviye dönerek “Geniş olan bir şeyi (Allah’ın rahmetini) daralttın” demiştir (Buhari, “Edeb”, 27). Hz. Peygamber, namazda bu şekilde dua ettiği için o kişiye namazı yeniden kılmasını söylememiş, sadece bencillik yapmaması için uyarmıştır. Bu olay, namaz kılan kimsenin namazın dua ve münacata ayrılmış bu bölümünde Kur’an ve Sünnet lafızları dışında fakat onlara uygun içerikte sözlerle istediği gibi dua edebileceğini göstermektedir.

    Hz. Peygamber rükudan doğrulurken “Semiallahü limen hamideh” demiş, kendisiyle birlikte namaz kılan arkadaşlarından Rifaa “ve leke’l-hamd hamden kesiren tayyiben mübareken fih” diye ilave etmiş; Hz. Peygamber selam verince arkaya dönerek “Demin konuşan kimdi?” diye sormuş; Rifaa “Bendim” deyince, bunun üzerine Hz. Peygamber, “Otuz küsur melek gördüm, senin söylediğin o sözü önce yazıp göğe götürmek için birbirleriyle yarışıyorlardı” diyerek, Rifaa’nın ihdas ettiği bu sözü onaylamıştır (bk. Şevkani, II, 317-322).

    Bu hadisler, namazda konuşma yasağının başka biriyle konuşmaya ilişkin olduğunu, içerik bakımından uygun olmak şartıyla, kişinin istediği lafızlarla dua edebileceğini göstermektedir.

    Namazda “Ey Allahım, beni evlendir, karnımı doyur” gibi insanların konuşmalarına benzeyen sözler söylenirse, Hanefiler’e göre bunu söyleyen kişinin namazı bozulur. Çünkü bu söz, Kur’an’daki dualara ve Hz. Peygamber’in namazda okuduğu veya okunabileceğini bildirdiği dualara benzememekte, içerik olarak namazın genel çerçevesine aykırı düşmektedir. Fakat Şafii, dünyevi bir arzunun gerçekleşmesine yönelik olmakla birlikte sonuçta bunun da bir dua olduğunu, dolayısıyla bu şekilde dua etmekle namazın bozulmayacağını ileri sürmüştür.