Kur’an’da insanların dünya malına olan aşırı düşkünlüğü sürekli kınanır, zenginlerin ihtiyaç sahipleri için harcama yapması, infakta bulunması istenir. Altın ve gümüş adeta dünya malını simgelediği için bu bağlamda sıkça zikredilmiştir.
Hz. Peygamber ve onu takip eden Hulefa-yi Raşidin ve Emeviler devirlerinde piyasada tedavülde olan para, dirhem (gümüş) ve dinar (altın) adı verilen paralar idi. Ayrıca külçe halinde altın ve gümüşler de ödemeler için kullanılıyordu.
Bu itibarla altın-gümüş paradan zekat yükümlülüğü konusu; a) mübadele aracı olması bakımından nakit veya külçe altın ve gümüş, b) Altın ve gümüşten yapılan ziynet eşyası, c) günümüzdeki paralar olmak üzere üç ayrı alt başlıkta ele alınabilir.
a) Mübadele Aracı Olması Bakımından Nakit veya Külçe Altın ve Gümüş
Hadis kitaplarının ittifak halinde Ebu Said el-Hudri’den rivayet ettikleri bir hadiste Hz. Peygamber 5 ukiyeden (=200 dirhem) az olan gümüşte zekat yükümlülüğünün olmadığını (Buhari, “Zekat”, 32); ayrıca başka bir rivayette de gerek para, gerekse külçe halindeki gümüşün 1/40 (% 2.5) nisbetinde zekata tabi olduğunu bildirmiştir (Buhari, “Zekat”, 38). Böylece Hz. Peygamber tarafından gümüşün zekat nisabı 200 dirhem, nisbeti de 1/40 (% 2.5) olarak tayin edilmiştir.
Gümüşün nisab ve nisbetlerini bildiren hadisler kadar meşhur olmamakla birlikte hadis mecmualarında altının nisab ve nisbetini bildiren hadisler de yer almaktadır. Hz. Ömer ve Hz. Ali’nin her 20 dinar altından 1/2 dinar zekat aldığı rivayet edilir (Ebu Ubeyd, el-Emval, nr. 1107, 1167).
Bu bilgi ve rivayetleri esas alan mezhep imamları gümüşün zekat nisabının 200 dirhem, altının nisabının 20 miskal, her ikisinin de zekat nisbetlerinin 1/40 (% 2.5) olduğunda görüş birliğine varmışlardır.
Dirhem ve dinarların bugünkü ölçülerle ağırlıkları:
Fıkıh ve tarih kitapları dirhem ve dinarların ağırlıklarının arpa, buğday, hardal gibi hububatla tesbit edildiğini, altın para birimi dinarla, miskalin eşit ağırlıkta olduklarını kaydederler. Ayrıca dirhemle dinar arasında -her 7 dinarın 10 dirheme eşitliği gibi aritmetik bir bağın bulunduğunu bildirirler. Dirhem ve dinarın ağırlıklarının hububatla tesbiti, o dönemin şartları açısından kolay ve pratik bir çözüm olmakla birlikte, bu durum ileriki dönemlerde dirhem ve dinarın başka ölçü birimlerine dönüştürülmesi sırasında ufak bazı farklılıkların çıkmasına sebep olmuştur.
200 dirhem gümüş ve 20 miskal altın için, Din İşleri Yüksek Kurulu, nisabın esas alınmasında 20 miskal altının 80.18 gr, 200 dirhem gümüşün ise 561.2 gram olmasını esas almıştır.
Altın ve gümüş bu nisab miktarına ulaşınca zekata tabi olur ve 1/40 nisbetinin zekat olarak verilmesi gerekir. Altın ve gümüş de nisab fazlası kısım için de zekat oranı, fakihlerin ağırlıklı görüşüne göre, aynıdır.
Altın ve gümüş nisabdan az ise nisabı tamamlamak için biri diğerine ilave edilir mi?
Hanefiler’e göre ilave edilmelidir. Şafiiler ve Hanbeliler ise aksi görüştedir.
b) Altın ve Gümüşten Yapılan Ziynet Eşyası
Altın ve gümüşten yapılan kadın ziynet eşyasının zekata tabi olup olmayacağı sahabe devrinden itibaren tartışma konusu olmuştur.
Hanefi mezhebine göre altın ve gümüşten yapılmış süs eşyaları zekata tabidir. Mesela altın ve gümüşten yapılmış bilezik, kolye, gerdanlık gibi kadın süs eşyası nisaba ulaşır ve üzerinden bir sene geçerse, o günkü altın fiyatları ile değeri bulunur ve 1/40 zekatı verilir.
İmam Şafii, İmam Malik ve Ahmed b. Hanbel’e göre ise mubah olan kadın süs eşyası zekata tabi değildir. Ancak Şafiiler’e göre kadın süs eşyalarında israfa kaçarsa, mesela 200 miskal ağırlığında ziynet eşyası bulundurursa bunların zekatını vermesi gerekir.
Kadın süs eşyasının zekata tabi olup olmaması hususunda iki farklı görüş ileri süren fakihler, bu konu ile ilgili aşağıdaki hususlarda da görüş birliğine varmışlardır:
1. Altın ve gümüş dışında, hangi maddeden olursa olsun bütün süs eşyaları zekata tabi değildir.
2. Erkekler tarafından kullanılan veya dince kullanılması haram sayılan altın-gümüş mamulü bütün süs eşyası zekata tabidir.
c) Madeni ve Kağıt Paraların Zekatı
Tarihin ilk devirlerinde alışveriş trampa usulüyle, mal malla değiştirilerek yapılıyordu. Daha sonra altın ve gümüş madeni, giderek de altın ve gümüş paralar temel mübadele aracı olarak yaygınlık kazandı. Son bir iki yüzyıl içinde çeşitli sebepler sonucu bunlar da tedavülden kalkarak yerini itibari değere sahip madeni paralar, banknot ve kağıt paralar aldı.
Mezhep imamları devrinde kağıt para henüz kullanılmadığı için klasik dönem fıkıh kitaplarında kağıt paranın zekatı ile ilgili açık bir hükme rastlanmaması tabiidir. Altını temsil eden ve altın yerine ödemelerde kullanılan para türünün (banknot) kullanıldığı devirde yaşayan fakihler, bu paraları “karşılığı hemen ödenebilen borç senedi” olarak değerlendirmiş ve borcunun dışında, üzerinden bir yıl geçmiş nisab miktarı, yani 80.18 gram altın veya 561.2 gram gümüş karşılığı parası olanların bu paranın 1/40’ını (% 2.5) zekat olarak vermeleri gerektiğini söylemişlerdir.
Kağıt para giderek altına bağlı olmaktan çıkarılmış ve tamamen mübadele aracı olmuştur. Günümüzde artık para denilince, kağıt para anlaşılmaktadır. Alışveriş onunla yapılmakta, işçi ücretleri, memur maaşları onunla verilmekte, artık kağıt para zenginlik ölçüsü kabul edilmektedir. İhtiyaçların giderilmesi, kar etme gibi ekonomik faaliyetlerde altın kuvvetinde ve onun gibi görev yapmaktadır.
Bütün bunların anlamı, kağıt paranın şer‘i para olan altın ve gümüşün mübadele vasıtası olarak yapmış oldukları görevi yüklenmiş olmasıdır. O halde, o parada da, altın ve gümüş parada olduğu gibi, fakir ve yoksulların hakkı vardır ve bu hak zekat şeklinde ödenmelidir.
Madeni ve kağıt paralar altın, gümüş ve ticaret malları hükmündedir. Kendi başlarına veya altın-gümüş ve ticaret mallarıyla beraber nisab miktarına ulaşınca sene sonunda 1/40’ını (% 2.5) zekat olarak vermek gerekir.