Fakirler ve miskinler iki ayrı grup sayılacak olursa, ilgili ayette zekat gelirlerinden pay alacakları belirtilen üçüncü grup kişiler “zekat işlerinde çalıştırılan memurlar” anlamına gelen amillerdir. Sözlükte bir iş yapan, işçi, zanaatkar gibi manalara gelen “amil”, terim olarak, zekat gelirlerini toplamak ve ve dağıtmakla görevlendirilen kişiyi ifade eder.
Amil terimi hadislerde genel olarak idareci, her türlü devlet gelirlerini, özellikle zekat gelirlerini toplayıp dağıtan kişi anlamında kullanılmaktadır. Bunun yanında hemen hemen aynı anlamda “arif, aşir, cabi, emin, hazin, sai ve musaddık” terimlerinin kullanıldığı da görülmektedir.
Kur’an’ın, amilleri zekattan pay almayı hak eden sekiz sınıftan biri olarak zikretmesi, zekatı toplama ve dağıtım işinin devletin kontrol ve idaresi altında yapılması gerektiğini ortaya koymaktadır. Nitekim Hz. Peygamber döneminden itibaren zekatın amiller vasıtasıyla toplandığı bilinmektedir. İslam’ın ilk dönemlerindeki uygulamalardan anlaşıldığına göre zekat gelirlerini bir yere toplayan, muhafaza eden, hak sahiplerine dağıtan, hesap işlerini yürüten, tartan, ölçen, sayan ve zekat idaresinin her kademesinde çalışan memurların tamamı amiller sınıfına girmektedir.
Zekat amilliğine tayinde aranacak şartlar, amillerin hak ve görevleri ve amillerin ücreti konuları fıkıh literatüründe etraflı bir biçimde ele alınmıştır. Bu konudaki ayrıntılar ve görüş ayrılıkları bir yana, bütün bilginlere göre, zekat amillerinin ücrete veya zekattan paya hak kazanabilmeleri için fakir olmaları şart değildir. Zira Hz. Peygamber zekatın beş kişi müstesna zengine helal olmayacağını belirtmiş ve bu beş kişi içinde zekat amillerini de saymıştır (Ebu Davud, “Zekat”, 25).