Fakihler, içinde yaşadıkları toplumların şart ve telakkilerini göz önünde bulundurmuş, bu metotlarının bir devamı olarak arı sahiplerinin elde ettiği balın zekata tabi tutulabilir bir zenginlik olup olmadığında farklı görüşlere sahip olmuşlardır. Hanefi ve Hanbeli mezheplerinin balı zekata tabi tutması, diğer iki mezhebin ise aksi görüşte olması, esasen bundan kaynaklanır.
Balın zekat mallarından olduğu ve baldan 1/10 nisbetinde zekat alınacağı görüşünü savunan Hanefi ve Hanbeli fakihleri, bu görüşlerini konu ile ilgili Hz. Peygamber’den rivayet edilen hadislerle “Bal arı tarafından bir toprak ürünü olan çiçek özlerinden elde edilir. Hububata zekat farz olduğu gibi bala da farzdır” şeklindeki kıyasla delillendirirler. Şafii ve Maliki mezhebi fakihleri ise bu konuda sahih bir haberin mevcut olmadığını, balın süt gibi, bir hayvanın ürünü olduğunu, sütün zekata tabi olmadığında görüş birliği bulunduğunu, aynı şekilde balın da zekata tabi olmaması gerektiğini ileri sürerler.
Ebu Hanife, zirai mahsullerin zekatı bahsinde ele aldığımız görüşüne uygun olarak balda da nisabın aranmayacağı, balın azından da çoğundan da zekat verilmesi gerektiği görüşündedir.