Kur’an’da hayvanların zekata tabi olduklarına açıkça temas eden herhangi bir ayete rastlanmaz. Bununla beraber “Onların mallarından sadaka (zekat) al.” (et-Tevbe 9/103) emrinin hayvanları da içine aldığı düşünülebilir. Çünkü hayvanlar özellikle göçebe toplumlarda belki de en önemli geçim ve zenginlik aracıdır. Çölde yaşayan Araplar arasında “mal” kelimesinin hayvan anlamına kullanılması bu sebepledir.

    Hz. Peygamber’in hadislerinde, diğer zekat malları gibi hayvanlar da tafsilatlı bir şekilde ele alınmıştır.



    Kaynakların ittifakla haber verdiğine göre Hz. Peygamber zekata tabi olan mallarla onların nisab ve nisbetlerini gösteren uzun bir vergi tarifesi kaleme aldırmış, fakat onu gereken yerlere gönderemeden vefat etmiştir. Bu vergi tarifesi Hz. Ebu Bekir ve Ömer devirlerinde uygulamaya konmuştur (Buhari, “Zekat”, 37).

    Bu tarifname (mektup) ve konu ile ilgili diğer hadisler birlikte değerlendirildiğinde, hayvanların zekatı hususunda şu sonuçlara varılır:

    1. Hz. Peygamber sahabe ve tabiin devirlerinde hayvanlardan deve, sığır ve koyun zekata tabi tutulmuştur.

    2. Devenin nisabı 5 deve, koyunun nisabı 40 koyun, sığırın nisabı da 30 sığır olarak tesbit edilmiştir.

    İslam alimleri ayrıca keçilerin koyun, mandaların da sığır nisab ve nisbetleri içinde zekata tabi olacakları hususunda görüş birliğindedir.

    3. Hz. Peygamber’in mektubunda zekata tabi olacak koyunların “saime” olmaları gerektiği belirtilmiştir.

    Saime, senenin çoğunu meralarda otlayarak geçiren hayvanlara denilmektedir. Bunun karşılığı olarak yemle beslenen hayvanlara “ma’lufe”, ziraat, nakliyat gibi işlerde kullanılan hayvanlara da “amile” adı verilmektedir.

    Buna göre zekata tabi hayvanların;

    1. Senenin çoğunu otlaklarda otlayarak geçiren hayvanlar olmaları, besi hayvanı olmamaları.

    2. Ziraat, nakliyat vb. işlerde kullanılan (amile) hayvanlardan olmamaları gerekmektedir. Fakihlerin çoğunluğu, hayvanların zekata tabi olabilmeleri için bu iki şartın aranmasında ittifak etmişlerdir. Ancak İmam Malik bu konuda çoğunluğa muhalefet etmiş, ister saime, ister besi, isterse çalıştırılan hayvan olsun hepsinin zekata tabi olacağı görüşünü savunmuştur.

    a) Develerin Zekatı

    İslam’ın ilk devirlerinde hayvanlar içinde özellikle deve, gerek Arap yarımadası sakinleri gerekse buraya komşu olan ülke halkları için çok önemli bir hayvan idi. Etinden ve sütünden faydalanılır, taşımacılıkta kullanılırdı. Bu itibarla gerek Hz. Peygamber zamanında, gerekse onu takip eden devirde, İslam ülkelerinin çeşitli bölgelerine gönderilen emirnamelerde deve daima liste başında yer almıştır.

    Hz. Peygamber’in hadislerinde develerin zekat nisbetleri şöyle gösterilmiştir (Buhari, “Zekat”, 37-38):

    5’ten 9’a kadar 1 adet koyun
    10’dan 14’e ” 2 ” ”
    15’ten 19’a ” 3 ” ”
    20’den 24’e ” 4 ” ”
    25’ten 35’e ” 1 ” iki yaşında dişi deve
    36’dan 45’e ” 1 ” üç yaşında dişi deve
    46’dan 60’a ” 1 ” dört yaşında dişi deve
    61’den 75’e ” 1 ” beş yaşında dişi deve
    76’dan 90’a ” 2 ” üç yaşında dişi deve
    91’den 120’ye ” 2 ” beş yaşında dişi deve

    Bu cetvel, Hz. Peygamber ve Hulefa-yi Raşidin’den gelen uygulama örneklerine dayandığı için İslam alimleri arasında bu konuda bir görüş farklılığı yoktur. Deve miktarının bundan fazla olması halinde zekatın hangi ölçü ve usule göre alınacağı konusunda fıkıh mezhepleri farklı yöntemler belirlemişlerdir. Mesela Hanefiler’e göre 121. deveden sonra tekrar baştan başlanır ve ödenecek zekat ilkinde olduğu gibi hesap edilir.

    b) Koyunların Zekatı

    Hz. Peygamber’in hadislerinde koyun nisbetleri ve bu nisbetlerde ödenecek zekat miktarı aşağıdaki şekilde gösterilmiştir (Buhari, “Zekat”, 38):

    1’den 39’a kadar (zekattan muaf)
    40’tan 120’ye ” 1 koyun
    121’den 200’e ” 2 ”
    200’den 399’a ” 3 ”
    400’den 500’e ” 4 ”

    c) Sığırların Zekatı

    Saime olan sığırlarda zekat nisabı 30 sığır olup, bundan azı için zekat gerekmez. 30 sığırdan 40 sığıra kadar, zekat olarak iki yaşına basmış erkek veya dişi bir buzağı verilir. 40 sığırdan 60 sığıra kadar, üç yaşına girmiş erkek veya dişi bir dana verilir. Tam 60 sığır olunca, birer yaşını bitirmiş iki buzağı verilir. Sonra her otuz sığırda bir buzağı ve her 40 sığırda bir dana verilmek suretiyle hesap edilir.

    Zekat verme bakımından sığır ile manda arasında fark yoktur ve bunlar bir cins sayılır. Bir kimsenin 20 inek ve 10 mandası varsa, 30 sığırlık zekat nisabına sahip olmuş kabul edilir.

    d) Atların Zekatı

    Hz. Peygamber’den “Sizi at ve kölenin zekatından muaf tuttum” ve “Müslümana kölesi ve atından dolayı zekat yoktur” (Buhari, “Zekat”, 45-46) anlamlarında iki hadis rivayet edilmesine rağmen, yine Hz. Peygamber’in bu umumi hükümden “üreme amacıyla bulundurulan saime atları” istisna ettiğini gösteren ve bu sonuncuların zekata tabi olacağına işaret eden hadisler de nakledilir.
    Ebu Ubeyd bu konuda iki farklı rivayeti yan yana zikretmiştir. Bunlardan birine göre Şam’dan bir grup müslüman Hz. Ömer’e müracaat ederek atlarından zekat almasını istemişler, halife de sahabeyle istişareden sonra, bu isteği -Hz. Peygamber ve Ebu Bekir atlardan zekat almadığı gerekçesi ilereddetmiştir (Ebu Ubeyd, el-Emval, nr. 1364). Karşıt anlamdaki öteki rivayete göre ise, Şamlılar Ebu Ubeyde b. Cerrah’a atlarından zekat alması için müracaatta bulunurlar; o da durumu Hz. Ömer’e bildirip halifeden konu ile ilgili yazılı görüş beyan etmesini ister. Hz. Ömer Ebu Ubeyde’ye yazdığı cevabi mektubunda “atlardan zekat vermek istiyorlarsa, bu zekatı almasını ve onların fakirlerine dağıtmasını” bildirir (Ebu Ubeyd, el-Emval, nr. 1365).
    Atlarda zekat tahakkuk edip etmeyeceği konusunda gerek Hz. Peygamber, gerekse Hz. Ömer’den rivayet edilen hadislerden, Hz. Peygamber devrinde Medine ve civarında atların deve kadar çok bulunmadığı, müslümanların atı sadece savaşlarda kullanmak için yetiştirdikleri, ayrıca ileride satıp para kazanmak maksadıyla topluca at besleme adetinin henüz yerleşmemiş olduğu anlaşılıyor. Nitekim Hz. Ömer Şam’dan gelen bir grup müslümanın, atlarından zekat alması için yaptıkları teklifi -Hz. Peygamber ve Ebu Bekir zamanlarında benzer tatbikat olmadığı gerekçesi ile önce reddetmiş, sonra olumlu karşılamış, daha sonra da, atların tamamen ticari gayelerle nesilleri elde edilmek için yetiştirildiklerini görünce, bu hayvanlardan zekat tahsili cihetine gitmiştir.
    Fakihlerin çoğunluğu, Hz. Peygamber’in “atların zekattan istisna edildiğini” bildiren hadislerini esas alıp, bütün atların zekat istisnası olduğu görüşünü benimsemişlerdir. Ebu Hanife ve öğrencisi Züfer’e göre ise, “nesli elde edilip ileride satılmak maksadıyla, erkeği dişisi karışık bir halde yaşayan, senenin çoğunu otlaklarda otlayarak geçiren (saime) atlar ya at başı 1 dinar veya paraya göre kıymetlendirilerek, bu değeri üzerinden 1/40 (% 2.5) nisbetinde zekata tabi tutulur.”

    Burada şunu belirtmeliyiz ki, İslam fakihleri binek hayvanı olan, nakliyatta kullanılan, savaş için yetiştirilen ve senenin çoğunu besihanelerde beslenerek geçiren atların zekattan istisna edileceğinde görüş birliğine vardıkları gibi, -zahiri hukukçuları müstesna ticarete konu olan bütün atların zekata da mevzu olacağında ittifak etmişlerdir.

    O halde zekata mevzu olup olmayacağı münakaşa konusu olan at, sadece nesli elde edilmek maksadıyla, erkeği dişisi karışık bir halde bulundurulan ve senenin çoğunu otlaklarda otlayarak geçiren (saime) atlardır. Kanaatimize göre fakihler arasında bu konuda ortaya çıkan ihtilafın sebebi, Hz. Peygamber zamanında bu hususta herhangi bir tatbikatın görülmemesidir. Yukarıda da belirtildiği gibi, Hz. Peygamber zamanında Arap yarımadasında nesli elde edilmek ve nemalandırmak maksadıyla, erkeği, dişisi bir arada at yetiştirme geleneği henüz yerleşmemiş vaziyetteydi. O devirde atların özellikle savaşlarda kullanılmak için yetiştirildiği bilinmektedir. Ancak Hz. Ömer devrinde zikredilen maksatla at yetiştirilmeye başlanınca bu hayvanlar üzerinde de zekat tatbikatı başlamıştır.

    Hayvanların zekata tabi tutulması konusunda Hz. Peygamber’in sünnetinde, sahabenin tatbikatında görülen örnekler ve bu rivayetler etrafında oluşan klasik fıkıh doktrini dikkatlice incelendiğinde, hayvanlardan zekat alınması hususunda o toplumun şartlarına göre ortalama bir zenginlik sınırının belirlendiği, bunun üzerindeki zenginliğin zekata tabi tutulduğu görülür. Deve, sığır ve koyunlardaki zekat alt sınırının o günkü şartlar içinde belli bir ekonomik seviyeyi temsil ettiği ve birbirlerine denk bir değer taşıdığı söylenebilir. Arazinin yağmur suyuyla veya emekle sulanmasına göre zekat oranlarında bir ayırım yapıldığı gibi, evde beslenen hayvanların değil de mera ve yayla hayvanlarının zekata tabi tutulduğu görülür. Evde ailenen ihtiyacı için beslenen hayvanların zekattan muaf tutulması, temel ihtiyaç maddelerinin zekat matrahı dışında bırakılması ilkesinin bir diğer ifadesidir. Ticaret amacıyla beslenen hayvanların ise ticaret mallarının hükmüne tabi olacağı açıktır.

    Hayvanların zekatı ile ilgili bu hükümler konulurken de o toplumdaki yaygın ve bilinen hayvan türlerinin esas alındığı ve onlar üzerinden örneklendirme yapıldığı gözden uzak tutulmamalıdır. Günümüzde üretimi yapılan ve sürüler halinde beslenen diğer hayvan türlerinin bu ölçüler içinde zekatının verilmesi gerekir.

    in Zekat