Dar anlamda maaş bir hizmet mukabilinde çalışan kimseye verilen aylık ücrettir. Ücret de emeğin ve hizmetin fiyatına, satış bedeline denir. Serbest meslek kazançları da geçici veya devamlı olarak her türlü serbest meslek faaliyetlerinden doğan kazançlardır.
Memur maaşları, işçi ücretleri, doktor, mühendis, avukat, terzi, berber gibi serbest meslek sahiplerinin kazançlarının zekatı konusunda iki görüş vardır.
Klasik kaynaklardaki bilgileri değenlendiren ve onlardan hareketle bazı sonuçlara ulaşan çağımızdaki bilginlerin bir kısmına göre, ücretlilerin ve serbest meslek sahiplerinin gelirlerinin toplamı nisaba ulaşır ve üzerinden bir yıl geçerse, ihtiyaçlar giderilip borçlar düşüldükten sonra % 2.5’u zekat olarak verilir.
Bu görüş sahipleri bir malın zekata tabi olabilmesi için üzerinden bir kameri yılın geçmiş olması gerektiği noktasından hareket ederler.
Ebu Ubeyd, Hz. Ebu Bekir’in devlet gelirlerinden hak sahiplerine ata adıyla maaş (veya devlet gelirlerinden pay) verirken onlara üzerinden bir sene geçen malları olup olmadığını sorduğunu, mükellefler müsbet cevap verirlerse, dağıttığı maaştan, o malların zekatını aldığını, Hz. Osman’ın da aynı uygulamada bulunduğunu, Hz. Ali’nin “Kişinin yeni kazandığı malının üzerinden bir sene geçmedikçe, o malda zekat tahakkuk etmez” dediğini, Abdullah b. Mes‘ud’un da aynı anlamda fetva vermiş olduğunu rivayet eder (el-Emval, nr. 1122, 1125-1129).
Bu rivayetleri değerlendiren Ebu Ubeyd, Hulefa-yi Raşidin’in devlet gelirlerinden hak sahiplerine dağıttıkları atadan hemen zekat tahsil etmediklerini, fakat onların zekat tahakkuk eden diğer mallarının zekat borçlarını, bu tahsisattan kesmiş olduklarını söyler (el-Emval, nr. 564).
İkinci grup bilginler ise, bu tür gelirlerin zekata tabi tutulması için bir senelik sürenin geçmesini gereksiz görürler. Onlara göre, maaş, ücret ve serbest meslek kazançları kaynaklarda zikri geçen mal-i müstefad yani miras, bağış, mükafat gibi yollardan gelen gelirlere benzerler.
Diğer taraftan, kaynaklarda İbn Abbas, Muaviye ve Ömer b. Abdülaziz’in yeni kazanılan maldan, sene geçme şartı aramadan zekat tahsil ettikleri rivayet edilir (el-Emval, nr. 1132-1133).
Ebu Ubeyd’e göre İbn Abbas’ın konu ile ilgili fetvasında kastedilen toprak mahsulleridir. Yani sene geçmeden zekatı verilecek olan toprak mahsulleri zekatıdır ki “hasat zamanı” ödenir. Medineliler arazi mahsulüne “emval” adını verirler.
İbn Rüşd’ün de işaret ettiği gibi mal-i müstefadın yani miras, bağış, mükafat gibi gelirlerin kazanıldığı anda zekatının ödenip ödenmeyeceği hakkında Hz. Peygamber ve sahabeden açık bir rivayetin bulunmadığı doğrudur. Bu sebeple de birinci grup fakihler klasik çizgiyi takip ederek altın, gümüş, ticaret malları ve hayvanlardan zekat alınmasında ölçü olan “malın üzerinden bir yıl geçmesi” şartını maaş, ücret, serbest meslek kazançları için de geçerli saymışlardır.
Eski dönemlere oranla ekonomik şartların bir hayli değiştiği, enflasyonun adeta kaçınılmaz olduğu ve tüketimin giderek arttığı günümüz toplumlarında işçi, memur ve serbest meslek sahiplerinin zekat vermesi için ihtiyaç fazlası gelirlerinin üzerinden bir yılın geçmesi gerektiğini söylemek fazla gerçekçi değildir. Belki daha uygun olan, bu tür düzenli geliri olan kimselerin asli ve temel giderlerini, bu amaçlı tasarruf ve borçlarını düştükten sonra, arta kalan gelir yıl sonu itibariyle toplandığında nisab miktarına ulaşıyorsa, yılın tamamlanmasını beklemeden aylık gelirinden düzenli olarak % 2.5 oranında zekat vermesidir. Asli ve temel giderler, yukarıda izah edilen havaic-i asliyye çerçevesine giren hususlardır. Din İşleri Yüksek Kurulu, maaş ve benzeri standart gelirlerin, diğer gelirlere katılarak nisap miktarının üzerinden bir yıl geçtikten sonra zekat verilmesi gerektiği görüşündedir.