Kur’an-ı Kerim’de,”Ey iman edenler! Kazandıklarınızın temizlerinden ve sizin için yerden çıkardıklarımızdan infak edin; göz yummadan alamayacağınız adi, bayağı şeyleri vermeye kalkmayın. Bilin ki Allah müstağnidir, övülmeye layıktır” buyurulur (el-Bakara 2/267). Bu ayette geçen “Kazandıklarınızın temizlerinden . infak edin” anlamındaki ibare fakihlerin çoğunluğu tarafından “ticari yolla elde ettiğiniz kazançtan zekat verin” şeklinde anlaşılmıştır.
Hadis kitaplarında Hz. Peygamber’in ashabına, ticaret maksadıyla ellerinde bulundurdukları mallarından zekat ödemelerini emrettiği rivayetleri vardır. Halifelerin uygulaması da bu yönde olmuş, ticaretle uğraşıp elinde nisab miktarı ticaret malı bulunan kimselerden, o dönemlerden itibaren zekat alınagelmiştir.
İslam bilginleri, her çeşit ticaret malının kural olarak zekata tabi olacağında görüş birliğindedir. Ancak ticaret mallarında zekatın farz olması için aranan nisab şartının sene başında mı, sene sonunda mı, yoksa bütün sene boyunca mı bulunması gerekeceği, zekat ödemesinin ayni mi nakdi mi yapılacağı hususları aralarında tartışmalıdır.
Ticaret mallarının nisabının teorik olarak altın veya gümüşün nisabına göre hesaplanacağı ve bu değerlerden noksan olan ticaret malının zekata tabi olmayacağı söylenmiştir.
Şurası da bir gerçek ki; günümüzde altına göre gümüş çok değer kaybetmiş, altın ve gümüş nisabı arasında büyük bir dengesizlik meydana gelmiştir. Bu durum gerek paranın, gerekse ticaret mallarının nisabında altının mı yoksa gümüşün mü esas alınması gerektiği tartışmasını gündeme getirmiştir. Günümüz fıkıh bilginleri, altının asırlardır değerini koruduğunu dikkate alarak para (banknot) ve ticaret mallarının nisabını tayinde altın nisabının esas alınmasını uygun görmüşlerdir.
Hanefi fakihlerine göre, ticaret mallarının kıymeti sene başında ve sene sonunda, yukarıda gösterilen altın veya gümüş nisablarının altına düşmemelidir. Aksi halde bu mallarda zekat gerçekleşmez. Ticaret mallarının kıymetlerinin sene içinde nisabın altına düşmesi zekatın farz olmasına mani değildir. Maliki ve Şafii fakihlerine göre, ticaret mallarında nisab sadece sene sonunda aranır. Sene başı ve sene içinde nisabın düşmesi bu mallarda zekatın vücubuna mani sayılmaz.
Ticaret mallarının sene sonunda kıymetleri maliyet fiyatlarına göre tesbit edilir.
Ticarete konu olan her mal, şartları tahakkuk edince zekata tabi olur. Bunları sayı ile sınırlamak mümkün değildir. Her çeşit giyim eşyası, gıda maddeleri, inşaat malzemeleri ticaret niyeti ile elde bulundurulursa o ticaret malıdır ve zekata tabidir.
Ticaret malları, sene içinde kendi cinsleri veya başka bir malla değiştirilirse “üzerinden bir yıllık sürenin geçmesi” şartı kesilmiş olmaz. Tüccar sene sonunda sahip olduğu mallarının değerini hesaplar, buna mevcut parasını ve alacaklarını ilave eder. Bulduğu toplam değerin 1/40’ını (% 2.5) zekat olarak verir.
Hanefiler’e göre ticaret mallarının zekatı hesap edilirken borçlar çıkarılır. Şafiiler’e göre ise borç zekatı etkilemez. Mevcut malın zekatı -borç dikkate alınmadanhesap edilip verilir.
Ticaret mallarının zekatı Hanefiler’e göre mal olarak verilebileceği gibi bu malın tutarı para olarak da ödenebilir. Şafiiler’e göre, hangi mal zekata tabi ise zekatın o maldan çıkarılıp verilmesi gerekir. Bu görüş ayrılığı mükellef için bir kolaylık teşkil etmekte olup, mükellef durumuna göre bu iki şekilden birini tercih edebilir. Fakat gerek malın para cinsinden değerini belirlerken, gerekse mal olarak ödeme yaparken ortalama kalitenin altına düşmemeye özen göstermelidir.