Zekat çok yönlü bir kurum, bir farz olduğu gibi, şehadet ve namazdan sonra İslam binasının üzerine kurulduğu beş temel esasın da üçüncüsüdür. Bu itibarla müslüman mükellefler bu önemli ibadeti usul ve adabına uyarak en iyi ve en güzel bir şekilde yapmalıdırlar. Zekat verirken uyulması arzu edilen kaideler şu şekilde özetlenebilir:
1. Müslüman zekatını sadece Allah’ın rızasına kavuşmak için vermeli, bu farizayı “başa kakmadan” ve “eza vermeden” yerine getirmelidir. Yüce Allah sırf kendi rızası için yapılan harcamaları kat kat mükafatlandıracağını, malını gösteriş için sarfedenlerin bu ödemelerinin boşa gideceğini bildirmekte ve şöyle buyurmaktadır:
“Mallarını Allah yolunda sarfedenlerin durumu, her başağında yüz tane olmak üzere yedi başak veren tanenin durumu gibidir. Allah dilediğine kat kat verir. Allah’ın lutfu geniştir. O her şeyi bilendir.
Mallarını Allah yolunda sarfedip, sonra verdiklerinin ardından başa kakmayan ve eza etmeyenlerin ecirleri Rablerinin katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.
Güzel bir söz ve iyilik, peşinden eza gelen bir sadakadan daha iyidir. Allah müstağnidir, halimdir.
Ey inananlar! Allah’a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara gösteriş için malını veren kimse gibi, sadakalarınızı başa kakma ve eza etmekle boşa çıkarmayın. Böyle kimsenin durumu, üzerinde toprak bulunan kayanın durumu gibidir. Sağanak yağan bir yağmur isabet ettiğinde onu sert kaya haline getiriverir. Kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah inkar eden kimseleri doğru yola eriştirmez.
Allah’ın rızasını kazanmak ve kalplerini sağlamlaştırmak için mallarını sarfedenlerin durumu, yüksekçe tepede bulunan, bol yağmur aldığında yemişlerini iki kat veren, bol yağmur almasa bile çisentisi olan bir bahçenin durumu gibidir. Allah yaptıklarınızı görür” (el-Bakara 2/261-265).
2. Müslüman mükellef temiz ve helal kazancından zekat vermeli, eğer zekatını ayni, yani mal olarak veriyorsa, bu malın iyi cinsten olmasına özen göstermeli, kendisine verilmesini istemediği malları başkalarına zekat olarak vermemelidir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
“Ey inananlar! Kazandıklarınızın iyilerinden ve size yerden çıkardıklarımızdan sarfedin. Gözünüzü yummadan ve severek alamayacağınız derecede kötü ve değersiz şeyleri vermeye kalkmayın. Allah’ın müstağni ve övülmeye layık olduğunu bilin” (el-Bakara 2/267).
3. Hanefiler’e göre zekatın, alanın onuru zedelenmemesi ve gösteriş şaibesinden uzak olması için gizlice verilmesi daha iyidir.
Şafii ve Hanbeliler’e göre ise insanları bu ibadeti yapmaya teşvik etmek için zekatın açıkça verilmesi daha uygun olur.
Bütün fakihlere göre zekat dışındaki gönüllü ödemeleri gizlice vermek efdaldir. Yüce Allah şöyle buyurur:
“Sadakaları açıkça verirseniz iyi olur. Eğer onları yoksullara gizlice verirseniz sizin için daha iyidir. Böyle yaptığınız için Allah sizin günahlarınızı bağışlar. Allah yapmakta olduklarınızı noksansız bilir” (el-Bakara 2/271).
4. İbadetlerin en faziletlisi vaktinde eda edilenidir. Zekat mükellefleri de zekat ibadetlerini eda etmede acele davranmalı, onu meşru bir mazeret olmaksızın geciktirmemelidirler.
5. Mükellef, Allah’tan korkan, müttaki, hayasından dolayı ihtiyacını insanlara söyleyemeyen kimseleri araştırıp bulmalı ve zekatını onlara vermelidir. Çünkü verilen zekat onların iffetlerini korumalarına, Allah’a daha çok ibadet etmelerine yardımcı olur. Yüce Allah şöyle buyurur:
“(Yapacağınız hayırlar) kendilerini Allah yoluna adamış, Allah’a taattan başka düşüncesi olmayan, o sebeple yeryüzünde dolaşıp kazanmaya imkan bulamayan, durumunu bilmeyen kimselere karşı gösterdikleri iffetten dolayı onlarca zengin sanılan fakirlere verilmelidir. (Habibim) sen onları görünce yüzlerinden tanırsın. Çünkü onlar yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler. Yaptığınız ve yapacağınız hayırları Allah eksiksiz bilir ve karşılığını verir ” (el-Bakara 2/273).
Yukarıda anılan ayetlerde teşvik edilen hayırlardan ve sadakadan birinci derecede kastedilen zekat, sonra da gönüllü mali ödemelerdir.
6. Zekatın, kendilerine zekat verilebilecek akrabaya ödenmesi daha faziletlidir. Zekat öncelikle -varsa muhtaç olan erkek veya kız kardeşlere, sonra bunların çocuklarına, sonra muhtaç amcalara, halalara, bunların çocuklarına ve daha sonra da diğer akrabalar, komşular ve meslektaşlara verilmelidir.
7. Zekat, öncelikle malın bulunduğu yerde yaşayan fakirlere verilmelidir. Ancak o bölgenin dışında fakir akraba veya daha muhtaç kimseler varsa onlara göndermek tercih edilebilir.
8. Yüce Allah Tevbe suresi 103. ayette Hz. Peygamber’e hitaben şöyle buyurur: “Onların mallarından sadaka (zekat) al ki bununla onları (günahlardan) temizleyesin, onların sevaplarını arttırıp yüceltesin. Onlara dua et. Çünkü senin duan onlar için sükunettir. Allah çok iyi işiten ve bilendir”. Bu emre uyarak Hz. Peygamber zekat getiren veya gönderenlere “Allahım, filanın ailesine bereket ver” (Buhari, “Zekat”, 64) anlamında dua etmiştir. Zekat toplayan görevlinin zekatını aldığı mükellefe dua etmesi zahiri fakihlerine göre vaciptir. Hz. Peygamber’in zekat memurlarına, mükelleflerden zekat topladıktan sonra dua etmeleri hususunda bir emir vermemiş ve bunu onların takdirlerine bırakmış olduğunu dikkate alan fakihler çoğunluğu dua etmenin müstehap olduğunu söylemişlerdir.
O halde zekat verenin “Allahım, bu zekatı faydalı, ihtiyaç giderici kıl!”; zekat alanın da “Allah mallarını bereketlendirsin” gibi şükür anlamlarını taşıyan dua etmeleri iyidir.
9. Müslümanın zekatını mutlaka kendisi vermesi şart değildir. Bu farizanın edası için güvenilir bir müslümanı vekil tayin edebilir.
Maliki fakihlerinden bazıları riya ve insanların bu husustaki övgülerinden kaçınmak için vekil vasıtası ile zekat vermeyi müstehap, daha iyi görmüşlerdir.
Zekat veren kişinin, fakire verdiği şeyin zekat olduğunu bildirmemesi daha iyidir. Çünkü bu zekattır diye bildirmek, alanı, özellikle zekat aldıklarını gizlemek isteyen veya muhtaç oldukları halde almaktan çekinen kişileri tedirgin edebilir, onları incitebilir. Ahmed b. Hanbel’in, “Zekatı verirken bunun zekat olduğu söylensin mi?” sorusuna “Bu sözle incinmesine ne gerek var, zekatını verir ve susar. Yüzüne vurmasına ne gerek var” dediği nakledilir.
Bazı Maliki bilginleri de “Zekat olduğunu söylemesi mekruhtur, çünkü fakirin gönlünü incitmektedir” demişlerdir.