B) Ahlak İlmi
Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere ahlak, insanda oluşması özlenen ve istenen yüksek ruhi ve manevi vasıfların, olumlu yeteneklerin ortak ifadesidir. İnsan, bu vasıfları kendisinde en doğru ve en ileri bir şekilde nasıl geliştirebileceği hususunda bazı bilgilere muhtaçtır ki, ahlak ilmi bu ihtiyacı karşılamayı amaçlar. Öte yandan, insanda bir kısım yüksek vasıf ve kabiliyetlerin sırf yetenek veya güç halinde bulunması yeterli değildir. Bu vasıfların insanı “hayr”a yöneltmesi ve “şer”den uzaklaştırması beklenir. Fakat insan hayır-şer, erdem-erdemsizlik gibi kavramları ve bu kavramlarla ifade edilen tutum ve davranışları bilmezse bu konuda hatalara düşmesi kaçınılmazdır. İşte insan, fiillerin değerleri konusunda isabetli hükümler verebilmek ve doğru seçimler yapabilmek için de ahlak ilmine muhtaçtır. Bu nedenle, ahlak ilmini “ruhani tıp ilmi” diye adlandıran Kindi, Ebu Bekir er-Razi, Farabi, Gazzali gibi ahlak bilgin ve düşünürleri, insanlar için ahlak ilmini tıp ilminden daha yararlı ve değerli görmüşlerdir.
Dünyada kendi duygu, düşünce ve davranışları hakkında iyi veya kötü şeklinde değer hükümleri veren yegane varlık insandır. Bu sebeple ahlak ilmi, ahlaki fail olarak insanı ve onun akıl, irade, vicdan gibi ahlaki kabiliyetleri ile öfke, şehvet vb. duygularını ve bunlardan doğan fazilet ve reziletleri ele alır; bunlardan ahlaki hayat adına yararlı olanları geliştirmenin, zararlı olanları da ıslah etmenin yollarını araştırır ve gösterir. Bu noktada ahlak ilmi özellikle psikolojinin verilerinden yararlanır. Nitekim gerek Kur’an-ı Kerim’de ve Hz. Peygamber’in hadislerinde gerekse hemen bütün müslüman ahlakçıların ve özellikle mutasavvıfların eserlerinde şayanı takdir psikolojik tahliller görülür.
Öte yandan ahlak ilmi bir kurallar ilmidir; insanların dini, şahsi, ailevi ve toplumsal yaşayışlarında uymaları gereken kaide ve kanunları belirler. Ahlak bir değerler ilmidir ve dolayısıyla ahlaki failin davranışlarına atfedilen değerlerin mahiyetini, ölçüsünü ve kaynağını araştırır; iyi fiilleri yapmayı ve kötü fiilleri terketmeyi emreder. Böylece insanların mükellef bulundukları görevleri sıralar ve bunları ifa veya ihmal etmenin sonuçlarını araştırır ve gösterir.
Hz. Peygamber, “Ben ahlak güzelliklerini tamamlamak için gönderildim” (el-Muvatta’, “Hüsnü’l-hulk”, 8) buyurmuştur. Bu hadis, bir bakıma, ahlak ilminin gayesini göstermektedir. Buna göre ahlak ilminin gayesi, Resulullah’ın yalın ifadesiyle, insanlara “ahlak güzellikleri” yani iyi huylar ve yüksek nitelikler kazandırmaktır.
Ahlak temelde bir davranış bilimidir; bu da onun hem teorik hem de pratik bilgiler vermesini gerekli kılar. Bu bilgilerin oluşturduğu bölümlere de nazari (teorik, kuramsal) ve ameli (pratik, uygulamalı) ahlak denilmektedir. Nazari ahlakta ahlak problemleri tahlil edilerek insanın ahlaki yaşayışına temel oluşturacak genel prensipler, kaide ve kanunlar tesbit edilir. Bununla birlikte ahlak ilmi uygulamalı bir ilimdir; yani bu ilim sadece “bilmek” için değil, fakat asıl “yapmak” için vardır. Bu sebepledir ki insanın ahlaklı olabilmesi için nasıl yaşaması gerektiğini, görev ve sorumluluklarının nelerden ibaret olduğunu bildirmek üzere ameli (pratik) ahlak geliştirilmiştir.