Siyasal Hayat



    C) Kölelik

    Kölelik bilindiği kadarıyla eski Mısır, Babil, Mezopotamya, eski Yunanistan ve Roma medeniyetlerinden itibaren binlerce yıllık geçmişi olan eski inanç, felsefe ve uygarlıklarda kökleşmiş bir kurumdur. İslam’ın gelir gelmez yüzlerce yıllık geçmişi olan ve hemen bütün toplum ve geleneklerde kökleşmiş olan köleliği kaldırması neredeyse imkansızdı. Köleliğin hemen kaldırılmasını pratikte imkansız ya da faydasız kılan başlıca sebepler şunlardı:

    a) Kölelik, savaş esirlerinin toplu öldürülmelerini önlemesi bakımından yararlıydı.

    b) Esirlerden köle olarak yararlanma beklentisi savaşlarda gereksiz kan dökülmesini önlüyordu.

    c) Savaş sonunda karşı taraf müslüman esirleri köleleştirdiğinden, İslamiyet’in köleliği tek yanlı olarak kaldırması düşünülemezdi.

    d) Bu kurumun hemen kaldırılması köleler için de çok ciddi ekonomik ve sosyal buhranlar doğurması muhtemeldi.

    Bütün bunlara rağmen İslam dini kölelerin durumlarını iyileştirme yönünde çok önemli yenilikler getirdi. Öncelikle İslam’ın getirdiği eşitlik ilkesine göre, hür-köle ayırımı yapılmaksızın bütün insanlar bir erkek ile bir kadından yaratılmıştır (el-Hucurat 49/13). “İnsanların hepsi Adem’den gelme olup Adem’i de Allah topraktan yaratmıştır” (Tirmizi, “Menakıb”, 73; Ebu Davud, “Edeb”, 111). Kadın olsun erkek olsun mümin bir köle, yine kadın olsun erkek olsun Allah’a ortak koşan hür bir kimseden daha değerlidir (elBakara 2/231). Hür-köle farkı gözetilmeksizin “Müslümanlar kardeştir” (elHucurat 49/10). Hadislerde bu kardeşlik ilkesine daha da açıklık getirilmiştir: “Köleleriniz sizin kardeşlerinizdir. Onlara yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin. Ağır bir iş yüklemeyin; yüklerseniz onlara siz de yardım edin” (Buhari, “İman”, 22; Müslim, “Eyman”, 40); “Kölelerinize, kölem, cariyem demeyin; oğlum, kızım deyin” (Buhari, “Itk”, 17; Müslim, “Elfaz”, 3). Hanefiler’e göre bir köleyi bilerek haksız yere öldüren kimse ölümle cezalandırılır. Malikiler’e göre de efendisi tarafından dövülerek sakatlanan köle hakim kararıyla özgür bırakılır. Nitekim bir hadiste, “Kim kölesini döverse onun cezası kölesini azat etmekle yerine getirilir” (Müsned, II, 25, 61) buyurulmuştur.

    Hz. Peygamber savaş durumu dışında, hür bir insanı yakalayarak köleleştirmeyi yasaklamıştır. İslam dini, savaş veya doğum yoluyla süren köleliğin hafifletilmesini ve zamanla ortadan kaldırılmasını sağlamaya yönelik olarak da tedbirler almıştır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de (bk. el-Bakara 2/177; el-Beled 90/13) ve hadislerde (mesela bk. Buhari, “Itk”, 1; “Keffarat”, 6; Müslim, “Itk”, 5, 6; Ebu Davud, “Itk”, 14; İbn Mace, “Itk”, 4; Tirmizi, “Nüzur”, 20; Darimi, “Nikah”, 46) gönüllü olarak köle azat etme en değerli ibadetlerden sayılmıştır. Bazı suçların ve hatalı davranışların günahlarından temizlenmek için köle azat edilmesi şart koşulmuştur. Kur’an-ı Kerim’e göre bir köle özgürlüğünü kazanmak amacıyla kendi bedelini ödeyerek anlaşma yapmak (mükatebe) isterse, efendisi bu teklifi kabul etmeli ve ödeyeceği bedeli kazanması için ona süre tanımalıdır (bk. en-Nur 24/33). Bir kısım İslam hukukçularına, özellikle Zahiriler’e göre, bu ayetteki emir ifadesi vücub anlamında olup, müslüman bir kölenin mükatebe sözleşmesi yapmak istemesi halinde efendisi bunu kabul etmek zorundadır. Öte yandan, köleye verilen özgürlük vaadinden dönülemez. Efendisinden çocuk doğuran cariye (ümmü’l-veled) onun ölümünden sonra kendiliğinden özgür olur. Efendi kölesini hayatta iken azat edebileceği gibi ölümünden sonraya bağlı olarak da azat edebilir.

    Kur’an-ı Kerim’de, kölelerin özgürlüğünü sağlamak üzere devletin bütçeden bir pay ayırması öngörülmüştür (et-Tevbe 9/60). Savaş esirlerine kamu yararını göz önünde bulunduraraközgürlük verme hususunda devlet başkanına takdir yetkisi tanınmıştır.

    Kölenin toplum içindeki sosyal ve geleneksel statüsü haliyle, İslam hukuk doktrinine de yansımış, bu kölenin hukuki statüsünün ayrıntılı, çoğu defa da hür insanlara göre farklı bir şekilde ele alınması sonucunu doğurmuştur. Genelde hukuk hayatıyla, hukuki hak, yetki ve sorumluluklarla ilgili olarak kendini gösteren bu farklılığın sebebi, hukukun toplumsal şart ve vakıalarla olan yakın ilgisidir. Dini ve ahlaki mükellefiyetler açısından köle, kural olarak hür kimse gibidir. Buna karşılık köle borçlar, eşya, ticaret, aile, ceza hukuku gibi alanlarda hür insanlara göre farklı hükümlere tabi olmakla birlikte, haklarının kısıtlandığı oranda mükellefiyetleri de azaltılarak hak ve borçları arasında makul bir denge kurulmuştur. Mesela, köleye mülk edinme hakkı tanınmamasına uygun olarak, mali sorumluluk da yüklenmemiş, buna karşılık, efendisi ile hürriyet sözleşmesi yapan mükateb köle veya efendisi tarafından yetkili kılınan (me’zun) köle ise belli derecede ehliyete sahip olduğu için aynı oranda mali ve hukuki sorumluluğa tabi tutulmuştur. Kölenin bazı cezai sorumluluklarının da hür kimseye göre daha az oluşu bu anlayışın sonucudur. Aile hukuku alanında, şahsa sıkı sıkıya bağlı haklarda köle ile hür ayırımı gözetilmezken, mali yönü de bulunan konularda köle ve cariye için hak ve yükümlülüklerde bazı kısıtlamalar ve farklılıklar söz konusu olmuştur.

    Köleliğin devam ettiği dönemlerde müslümanlar, Kur’an ve Sünnet’teki öğretiye uygun olarak, çoğunlukla köle ve cariyelerine birer aile üyesi olarak bakmışlar, ayrıca köle satın alıp azat ederek Allah rızasını kazanmayı ahlaki bir şuur olarak sürekli canlı tutmuşlardır. İslam tarihinin hiçbir döneminde kölelik önemli bir kazanç ve üretim aracı olarak görülmemiştir. Buna karşılık Batı’da köle ticareti yapmak ve köleleri bir üretim aracı olarak kullanmak temel bir zihniyet ve uygulama olarak sürmüştür. Özellikle Amerika’nın keşfinden sonra köle ticareti ve bu ticaretin kaynağı olarak görülen Afrika kıtasındaki köle avcılığı, asırlar boyunca en vahşi ve dehşet verici yöntemlerle sürdürülmüş; gerek avlama gerekse gemilerle taşıma sırasında milyonlarca zenci telef olmuş, sağ olarak pazarlara sürülenler ise ölenlerden daha şanslı olmayıp akla gelmedik acılar yaşamışlardır. Batı’da köleliğin fiilen ortadan kalkması, bazı insani yaklaşımlar yanında, daha çok sanayiin gelişmesi ve insan gücünün artık hem pahalı hem de verimsiz hale gelmesiyle mümkün olmuştur. İslam köleliği tamamen kaldırmayı hedeflediği, bunun için gerekli tedbirleri aldığı ve kapıyı açık bıraktığı için dünya köleliği kaldırmaya karar verdiğinde müslümanlar buna kolaylıkla katılabilmişlerdir; dinleri bu konuda onlar için bir engel değil, teşvik unsuru olmuştur.